Disosiyatif Bozukluklar Nelerdir
Kişinin bilinç, bellek, kimlik, algı, duygu, beden temsili ve çevresiyle olan farkındalığında yaşadığı kopukluğa “ disosiyatif bozukluk” denir.
Çocukluk döneminde yaşanan istismar, savaş, kaza vb. gibi travmatik yaşantılar sonrasında gelişir. Bu bozuklukta, bölme/disosiyasyon savunma mekanizması etkilidir. Birey bu bozukluk sonucunda kendisini ya da çevresini farklı, yabancı hatta gerçek dışı hissedebilir. Her birey, özellikle yoğun strese maruz kaldığında hafif düzeyde disosiyasyon belirtileri gösterebilir. Örneğin, stresli bir dönemde kişinin evin yolunu unutması gibi basit disosiyasyon belirtileri gözlenebilir.
Kendinden ve duygularından kopuk olma, kendini ifade etmekte zorluk yaşama, ağlama atakları, amnezi (belirli zaman dilimlerine, olaylara ya da kişilere ilişkin hafıza kaybı), alışkanlıklarda değişimler, intihar düşünceleri, hayali arkadaşlıklar, geçmişi hatırlamakta zorluk, depresyon ve kaygı gibi belirtiler görülür. Bunların yanı sıra dikkatsizlik, öfke problemleri, mutsuzluk, sürekli yorgunluk, unutkanlık, kendi kendine konuşma ve sürekli kabuslar görme vb. görülebilir. Post travmatik stres bozukluğu, borderline kişilik bozukluğu ve depresyon gibi başka psikiyatrik hastalıklarla birlikte görülebilir. Disosiyatif bozuklukta beyin hasarı yoktur. Tedavi süreci uzun vadelidir. Toplum içinde nadir görüldüğü düşünülse bile, özellikle tanı almamış vakalarda yaygındır.
Nedenleri ise şöyledir : Öncelikle genetik, çevresel ve biyolojik etkenler disosiyatif bozukluğa neden olur. Genellikle travmatik ya da stresli olaylara uzun bir süre maruz kalma sonucunda disosiyatif bozukluk gelişebilir. Çocukluk döneminde yaşanan fiziksel, cinsel ya da duygusal istismar, uzun süreli travma yaşamak, aile içi şiddet, doğal afet ve kazalar bu bozukluğun gelişmesine neden olabilir.
Disosiyatif Bozukluk Türleri : DSM 5’te üç tür olarak sınıflandırılmıştır.
1.Disosiyatif Bellek Yitimi (Disosiyatif Amnezi) :
Birey, kişisel geçmişine dair önemli durumları, yaşadığı travmatik ya da stresle ilişkili olan olayları unutabilir. Sıklıkla kişisel bilgiler unutulur. Örneğin, çocukluk döneminde yaşanan istismarı unutma gibi. Bu durum, sıradan unutkanlığın ötesindedir, beyin hasarı gibi herhangi nörolojik bir neden olmadan ortaya çıkar. Bilinç dışı savunma mekanizmasıdır. Yaşanan bellek kaybı ani gelişebilir ve saatler, günler hatta aylarca devam edebilir. Kimlikle ilgili bilgilerde eksilme gözlenebilir. Örneğin; isim, adres, aile bilgileri vb. eksik hatırlanır. Ayrıca, bazı vakalarda kişi geçmişini unutur ve yeni bir kimlik geliştirerek farklı bir yerde yaşamaya başlar. Buna füg durumu denir. Kişi kendi kimliğini tamamen unutur. Başka bir yerde yeni bir isimle yeni bir hayat kurabilir. Füg durumu sona erdiğinde, kişi önceki hayatına dair hiçbir şey hatırlamaz, ama yeni hayatındaki anıları belirsiz kalabilir. Burada en önemli ayırıcı tanı, nörolojik amnezilerden farklı olmasıdır. Beyinde organik bozukluk yoktur. Genellikle psikolojiktir. Travma sonrası stres bozukluğu ve disosiyatif kimlik bozukluğu birlikte görülebilir.
2.Kendine Yabancılaşma /Gerçeğe Yabancılaşma (Depersonalizasyon /derealizasyon ) :
Depersonalizasyon, kişinin kendisini dışardan bir gözlemci gibi hissetmesidir. Derealizasyon ise kişinin çevresindeki gerçeklik algısından kopma hissidir. Stres tetikleme yapar. Kronik bir şekilde seyreder. Depresyon ve anksiyete bozuklukları eştanı olarak gözlenir. DSM 5’te tanımlanan TSSB, panik atak, şizofreni ve sınırda kişilik bozuklukları belirtileri bu rahatsızlıkta da görülür. O nedenle tanı koyabilmek için bu hastalıkların dışlanması gerekir.
3.Disosiyatif Kimlik Bozukluğu :
Birey, sanki içinde kendisi dışında bir kişi ya da kişiler olduğunu hisseder. Bu hissedilen farklı kişiliklere “alter” adı verilir. Bu kişilerin başka bir ismi, başka bir özgeçmişi, cinsiyeti, yaşı ve diğer özellikleri vardır. Her bir alter kişilikte asıl kişiliğe düşman olan ya da tam tersi ona yardımcı olmaya çalışan, karşı cinsten olan ya da çocuk yaşlarda olan alter kişilikler hemen hemen birçok disosiyatif kimlik bozukluğu vakalarında vardır. Çoklu kişilik bozukluğu olarak adlandırılır. Burada önemli olan nokta, bireyin içinde hissettiği bu kişiliği kendisinden bağımsız ve yabancı olarak algılamasıdır.
Tedavi ise şöyledir; psikoterapi ve eşlik eden semptomları yönetebilmek için hekimin uygun gördüğü vakalarda ilaç desteği de eklenir. Psikoterapinin amacı; geçmişe dair anılarını güvenli bir şekilde geri kazanılmasını ve bu anıların işlenmesini amaçlayan yaklaşımlar uygulanır. Travma odaklı terapi yaklaşımları etkili yöntemler arasındadır.
Kişiye özel tedavi planı oluşturulur. Öncelikle bireyin duygusal olarak güvende hissedebilmesi amaçlanır. Krizleri ve disosiyatif belirtileri kontrol altına alınır. Psikoeğitim verilir. Günlük rutin oluşturma, nefes çalışmaları ve duygusal regülasyon teknikleri öğretilir. Ardından unutulan ya da bastırılan travmatik anıların geri getirilmesi ve güvenle işlenmesi çalışılır. BDT,EMDR ve hipnoterapi kullanılan tekniklerdendir. Daha sonra, hatırlanan anıları anlamlandırma ve duygusal anlamda işleme üzerine çalışılır. Burada kimlik ve benlik bütünlüğünü yeniden oluşturma hedeflenir. Travmayla baş etme becerilerini geliştirmesi sağlanır. Son olarak, bireyin yaşamında anlam, hedef ve işlevsellik kazanması desteklenir. Gelecek planları oluşturma ve destekleyici terapi görüşmeleri ile süreci sürdürülebilir kılmaya çalışılır.
Özetle, erken tanı ve destekleyici sosyal çevre bu hastalığın tedavisinde büyük önem taşır. Disosiyatif bozukluklar bireyin yaşam kalitesini ciddi düzeyde etkiler. Tedavi edilmediği noktada uzun vadeli başka sorunlara neden olabilir.
Psikolog Funda Buharalı.
Psikiyatrist Antalya, Antalya Psikolog, Psikoterapi Merkezi Antalya.