antalya-psikiyatrist

Otizm Spektrum Bozukluğu

Otizm; doğuştan gelen ya da yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan sosyal etkileşim, dil, tekrarlayan davranışlar ve algısal fonksiyonlarda belirgin bozukluklarla kendini gösteren ve yaşam boyu süren, hafiften ağıra kadar giden çeşitli özellikleri olan nörogelişimsel bir bozukluktur.

Yaşa bağlı olarak olgunlaşmayla birlikte gözlenen belirtilerde bireysel farklılıklar görülür. Çocuğun iletişimde ve sosyalleşmede akranlarının gerisinde olması, göz teması kurmaması, ismini söylediğinde bakmaması, bir nesneyi uzun süre boyunca izlemesi, gözlerinin bir şeye takılıp kalması ya da yaşıtlarından farklı davrandığını gözlemlemeniz durumunda otizm spektrum bozukluğundan söz edebiliriz. Çocuğunuzda birtakım farklılıklar gözlemliyor ve otizmden şüpheleniyorsanız en yakın zamanda bir uzmandan destek alınması önemlidir.

Otizm spektrum bozukluğunun tam olarak neden kaynaklandığı bilinmemekle birlikte hem genetik hem de çevresel faktörlerin etkileri üzerine çokça araştırmalar yapılmaktadır. Otizmin ana sebeplerinden birisi genetik faktörlerdir. Anne-babanın ileri yaşlarda olması, alkol-madde bağımlılığı ve psikiyatrik rahatsızlıklar gibi ailesel kaynaklı etkenler otizm gelişmesine yol açan nedenlerdendir. Ağır metal zehirlenmeleri, folik asit, glüten içeren besinler, vitaminler ve viral enfeksiyonlar gibi etkenlerin otizm spektrum bozukluğu gelişmesine neden olan çevresel kaynaklı risk faktörleri olduğu kabul edilir. Otizme, farklı coğrafyalarda her toplumda ve ırkta rastlanabilir. Erkek çocuklarda kızlara oranla görülme sıklığı 5 kat daha fazladır. Otizmden muzdarip olan bir çocuğun dış görünümü diğer çocuklardan farklı değildir. Sadece davranışlarından dolayı diğer çocuklardan ayrılır. Aşağıda otizm spektrum bozukluğu belirtilerine değinilmiştir. Bu belirtiler erken çocukluk döneminde ortaya çıkar ve yaşam boyu devam eder. Genellikle 2-3 yaş döneminde ailelerin kliniklere başvurmasındaki en sık bildirilen belirti konuşmanın gecikmesidir.

Otizm Belirtileri:

· *Kısıtlı göz teması kuruyor ya da hiç kurmuyorsa,

· *İsmi seslenildiğinde duymuyorsa,

· *İşaret edilerek gösterilen bir şeye bakmıyorsa,

· *Söylenenleri işitmiyor gibi davranıyorsa,

· *Yüz ifadelerine kısıtlı tepki veriyorsa (siz gülünce geri gülmemesi gibi.),

· *Taklit etmiyor ya da sınırlı taklit becerisi varsa,

· *Oyuncakları amacına uygun oynamıyorsa,

· *Hayali oyun oynamakta zorluk çekiyorsa,

· *Akranlarına oyunlarda eşlik etmiyorsa,

· *Konuşmada akranlarının gerisinde ya da değişik konuşuyorsa,

· *Sallanmak, çırpınmak gibi hareketleri varsa,

· *Eşyaları ya da oynadığı oyuncakları döndürüyor ya da sıraya diziyorsa,

· *Günlük hayattaki düzen değişikliğine ve rutinlerin bozulmasına aşırı tepki veriyorsa otizm spektrum bozukluğu açısından değerlendirilmesi gerekir. Erken çocukluk dönemi, gelişimin en hızlı olduğu dönemdir. Çocuğun gelişiminin yaşına uygun ve sağlıklı bir şekilde olması ileriki yaşantısı için büyük önem taşır. Otizm spektrum bozukluğundan muzdarip olan çocuklarda sosyal iletişim, sosyal etkileşim ve davranışlarda yetersizlikler gözlenir. Arkadaş edinememe ya da akranlarına karşı ilgisizlik görülür. Karşılıklı konuşma başlatma ve sürdürebilmede yetersizlikler mevcuttur. Karşılıklı duygularını paylaşmaları sınırlı ya da yetersizdir. Tekrarlayıcı ve takıntılı motor davranışlar vardır. Belirli ses, doku ya da koku gibi duyusal uyaranlara karşı tepkili olma hali ya da tepkisizlik görülür. Örneğin, çocuk kafasını çarptığında acıya karşı tepkisini diğer çocuklar gibi ağlayarak göstermesi beklenirken, çocuğun acı hissettiğinde tepkisiz kalması gibi. Kendisine sarılınmasını istememe ya da elinden tutulmasını sevmemesidir.

DSM 5’ e göre Otizm Spektrum Bozukluğu aşağıdaki temel özelliklere sahiptir.

Sosyal iletişim ve Etkileşimde Zorluklar : Başkalarıyla ilişkilerde güçlükler yaşanması, duygusal paylaşımlarda yetersizlik ve sosyal bağ kurmada zorlukları içerir.

Sınırlı ve Tekrarlayan Davranışlar: Tekrarlayan hareketler, belirli ilgi alanlarında yoğunlaşma ve rutinlere bağlılık içerir.

Çocukluk dönemindeki erken belirtiler ise şöyledir;

6. aydan itibaren çocuğun etrafındakilere sıcak bir şekilde gülümsememesi,

9. Aydan sonra seslere ve yüz ifadelerine tepki vermemesi

12. Aydan itibaren parmağıyla işaret ederek bir şeyleri göstermemesi, bay bay gibi el hareketlerini yapmaması,

16. Aydan itibaren tek bir kelime söylememesi,

24. Aydan itibaren iki kelimelik cümleler kurmamasıdır.

Buna ek olarak çocuk hangi aylarda olursa olsun gelişimde gerileme olması otizm açısından değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Örneğin; daha önce söylediği bazı kelimeleri şimdi söylememesi ya da yaptığı bazı davranışları yapmaması gibi.

Otizm spektrum bozukluğundan muzdarip olan bireylerin çoğunluğunda zeka geriliği ya da öğrenme güçlüğü görülme ihtimali yüksektir. Zeka değerlendirmesi yaparken çocuğun uyum becerilerinin de ayrı olarak ele alınması gerekir. Ayrıca, bir kısmında çok güçlü bellek, müzik yeteneği ve üstün zeka belirtilerine rastlanabilir. Ortalama % 40’ının sözel iletişim becerilerini yeterli düzeyde kullanamadığı görülür. En yaygın gözlenen davranışlar ise; ağlama, bağırma, öfke nöbetleri, kendine ya da etrafındakilere saldırgan davranışlar sergileme, inatçılık, parmak uçlarında koşturma ve el çırpma gibi tekrarlı hareketlerdir. Uyku ve yeme sorunları gözlenir. Bazı yiyeceklerin reddi, çiğneme bozukluğu, aşırı yemek seçme ya da nadiren fazla yemek yeme davranışları görülebilir. Bunun yanı sıra %40 ile %70 inde otizme ek olarak psikiyatrik rahatsızlıklar da gözlenir. Depresyon, kaygı bozukluğu, bipolar bozukluk, karşıt gelme bozukluğu ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu gelişebilir. Cinsel gelişim süreciyle ilgili problemlere de rastlanır. Karşı cinsle iletişimde uygun davranışın nasıl öğretileceği ve kişilerarası iletişimde dengenin sağlanması problemdir. Ayrıca, cinsel organına uygunsuz yer ve zamanda dokunma, mastürbasyon yapma ya da karşı cinsin cinsel organına dokunma gibi davranışlar görülebilir.

Otizm her bireyde farklı seviyede belirtiler gösterir.

Seviye 1 Destek Gerektiren (hafif otizm): Sosyal etkileşimde sıkıntılar mevcuttur ama iletişim kurabilir. Rutinlere bağlılık vardır, değişikliklerden rahatsız olur.

Seviye 2 Belirgin Destek Gerektiren (orta düzeyde otizm) :Sosyal iletişimde daha belirgin sıkıntılar yaşar. Tekrarlayan davranışlar vardır. Değişime direnç gösterir.Günlük hayatta desteğe ihtiyaç duyar. Genelde dil gelişimi gecikmiştir ya da sınırlıdır.

Seviye 3 Yoğun Destek Gerektiren (ağır otizm) : Sosyal etkileşim ve iletişim becerileri ciddi düzeyde sınırlıdır ya da hiç yoktur. Yoğun tekrarlayan davranışlar görülür, işlevselliği ciddi ölçüde etkiler. Duyusal hassasiyet vardır. Çok yoğun ve sürekli desteğe ihtiyaç duyar.

Otizmde erken müdahale, yoğun eğitim ve aile desteğiyle hayat kalitesi artar. Destekleyici yaklaşımlar ve müdahale yöntemleri oluşturulur. Özel eğitim, otizmden muzdarip olan çocukların yaşına uygun davranışlar geliştirmesini sağlar. Davranışsal terapiler, eğitimsel destek, dil konuşma terapisi ve ergoterapi uygulanan başlıca müdahale yöntemlerindendir. Çocuğa bağımsız bir yaşam sürdürebilecek davranışlar kazandırmayı hedefler. Seanslar bireyin kendine özgü gereksinimleri belirlenerek çalışılır. Özel eğitimin yoğun ve kesintisiz olması çok önemlidir. Ailelerin de katılımı şarttır. Bu noktada ebeveynlere büyük görevler düşer. Uzmanlar ve öğretmenler tarafından öğretilen becerilere evde de devam edilmesi gerekir. Özellikle 5 yaşından önce alınan yoğun ve kesintisiz eğitim çocuğun gelişimi için büyük önem taşır.

Otizmli Çocukları Olan Ebeveynleri Bekleyen Zorluklar;

Aileler farklı özellikleri ve özel gereksinimleri olan çocuğun varlığını kabul etmekte zorlanabilir. Bu, zorlu bir süreç olduğu için her ailede farklı şekilde ilerler. Ebeveynler, durumu anlamakta ve kabullenmekte zorluklar yaşayabilir. Genelde çocuğunda otizm spektrum bozukluğu olduğunu öğrenen ebeveynlerin ilk tepkisi şoktur. Ağlama, tepkisiz kalma ve kendini çaresiz hissetme gibi davranışlarla tepkilerini ortaya koyarlar. Bazı ebeveynlerde ise bu durumu kabul etmeme yani reddetme durumu görülür. Bu davranış çoğunlukla insani ve doğal bir tepki olarak algılandığı için kolayca göz ardı edilebilir. Aslında reddetme bir savunma mekanizmasıdır. Bilinmeyen duruma karşı korkudan meydana gelir. Çocuğun geleceğine yönelik endişeler, ebeveynlere düşen sorumluluklar ve yaşanan tedirginlikler reddetme davranışına yol açabilir.

Aslında ebeveynler otistik bir çocuğa sahip olduklarını öğrendiklerinde hayal kırıklığına uğrarlar. İdeallerinde yaşattığı evlat sembolünün yok olması gibidir. Bu durum çok sevdiği bir kişinin kaybedilmesiyle eş değer bir duygudur. Yaşanan bu acı duygusunun deneyimlenmesi, ebeveynlerin süreci kabullenmesini kolaylaştırır. Acı duygusunun yoğun yaşanması depresyondur. Acı çekme ya da depresyon sürecinin ne kadar devam edeceği bireysel farklılıklara göre değişkenlik gösterir. Bazı ebeveynlerde kısa sürebilirken, bazılarında ise yaşam boyu devam edebilir. Bazı aileler kendini çevreden soyutlar. Sosyal izolasyon davranışları gözlenebilir. Ayrıca ikincil tepkileri ele aldığımızda; bu durumdan suçluluk duyma yoğun olarak gözlenen tepkilerdendir. Acı çekmeyle birlikte görülür. Ebeveynler, kendi hatalı davranışlarından kaynaklandığını düşünebilir. Kararsızlık, bu süreçte gözlenen diğer tepkilerdendir. Özellikle bazı ebeveynlerin süreci hemen kabullenmesi ya da bazılarının ise kabullenememesinden kaynaklanan davranışsal tepkileri içerir. Çocuktaki engelin tanımlanması ve ardından bu durumun bilgilendirme yapılması sonucunda kızgınlık duygusu gelişebilir. Kızgınlık duyma tepkisi, ebeveynlerin genellikle kabullenme sürecine geçmelerine engel bir davranış doğurur. Sıklıkla “neden ben?” sorusu ile ifade edildiği görülür ya da kızgınlık duygusu diğer kişilere yansıtılır. Genellikle ebeveynler kızgınlık duygusunu tanı koyan hekimlere yansıtır. Hatta bazı ebeveynler kendi yaşantısında önemli değişimler olacağı için çocuğuna karşı da kızgınlık duyabilir. Toplum içinde çocuğunun kabul görmemesine dair endişe ya da alay edilme ihtimali ebeveynlerde mahcubiyet ya da utanma duygusu geliştirebilir.

Otizmli Çocuğu Olan Ebeveynlere Öneriler:

· *Çocuğunuzu olduğu gibi kabul edin.

Ebeveynlerin bu süreçte çocuklarını olduğu gibi kabul edebilmesi birincil görevidir. Bu durum ne kadar zor olursa olsun, çocuğun ve ailenin sağlıklı bir şekilde hayatlarına devam edebilmesi için süreci kabullenmek çok önemlidir.

· *Otizm hakkında yeterli bilgiler edinmeye çalışın. Öncelikle bu konuda sizi neler bekliyor ve nasıl davranmanız gerekiyor sürece odaklanın. Zaman kaybetmeden özel eğitime başlayın.

· *Çocuğu eve kapatmadan sosyal ortamlara girmesine destek verin. Parka çıkarın, yürüyüşler yapın. Sosyalleşmesine olanak sağlayın.

· *Beklentilerinizde gerçekçi olun. Çocuğun yapamayacağı şeyleri istemek, özgüvenini zedeler ve içe kapanmasına yol açar. Özgüvenini destekleyici yaklaşım göstermeye gayret edin. Tek başına yapabileceği sorumluluklar vermeye çalışın.

· *Anne- baba olarak tutarlı davranışlar sergileyin. Birinizin hayır dediği bir davranışa diğer ebeveynin evet dememesi gerekir. Örneğin, annenin yemekten sonra çikolata yemesine izin vermediği bir durumda babanın evet demesi çocukta karışıklık yaratır. Aynı davranışlara benzer tepkiler vermeye çalışın.

· *Aşırı korumacı davranmayın. Zaman zaman çocuğun kendi başına hareket edebilmesine izin verin.

· *Son olarak, bu süreç uzun ve zorlu olduğu için çocuğunuza daha sağlıklı yaklaşım göstermeniz ve duygularınızı daha rahat ifade edebilmek için psikolojik desteğe ihtiyaç duyabilirsiniz, bir uzmana başvurarak bu konuda destek alabilirsiniz.

Psikolog Funda Buharalı. Antalya psikiyatri ve psikoterapi merkezi.

Facebook Twitter E-Mail Whatsapp