Savunma Düzenekleri

Savunma düzenekleri psikiyatri ve psikolojinin temel konularından başta gelenidir. Savunma mekanizmalarını bilmeden ruhsal bozuklukları ve kişinin iç dünyasını anlamak mümkün değildir.

Freud'un tanımına göre savunma, benliğin utanç verici, dayanılmaz duygu ve tasarımlara karşı direnmesi ve çatışmalarda kullandığı işlemlerin tümüdür. Savunmaları kullanmadan ruh sağlığımızı koruyamayız. Patolojiyi ayıran, alt düzeyde ilkel savunmaları veya üst düzey gelişmiş savunmaları mı kullandığımız noktasında yatar.

Savunmaların çatışma ve bunaltıya karşı kullanılan benlik işlemleri olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar bilinçdışı süreçler olup, kişi kullandığı savunmanın farkında değildir.

Psikiyatri dünyasında teşhis, tedavide ve özellikle de psikoterapi uygulamalarında özgül savunmaların dışında daha geniş açıdan bakılmalı, ilişkiler, tutumlar ve davranışların savunma amaçlı eylem nitelikleri dikkate alınmalıdır.

Alt ve üst düzey savunma düzenekleri psikoterapide işlenirken, tedavi için birinin bitip daha iyisinin yerine konduğu gibi bir yanılgıya düşmemeliyiz. Alt ve üst düzeydeki savunma düzenekleri arasında bir ilinti bulunur ve başarılı biçimde tedavi edilen bir savunmanın yerini ona yakın düzenekler alabilir, yani bir savunma diğerinin yerini alırken eskisi tamamen ortadan kalkmayabilir.

Savunma mekanizmaları klasik olarak iki kümeye ayrılır.

1) Alt düzeyde ilkel savunmalar:

Bölme, yansıtmalı özdeşleşme, yadsıma, ilkel ülküleştirme, yüceltme, değersizleştirme-tümgüçlülük.

2) Üst düzeyde gelişmiş savunmalar:

Bastırma, yansıtma, yadsıma, yer değiştirme, döndürme, karşıt tepki kurma, yapıp bozma, soyutlama, düşünselleştirme, akla uygunlaştırma.

Özgül savunma düzeneklerinin tarihçesine bakarsak ilk kez 1894 yılında Freud'un ''Psikonevrozlarda Savunma'' adlı yazısında, benliğin utanç verici, katlanılmaz tasarım ve duygulara direnmesinin savunma olarak isimlendirildiğini görürüz.

Anna Freud, savunma düzenekleri anlayışını daha da geliştirmiş, 1936'da yazdığı ''Ego ve Savunma Düzenekleri'' kitabında savunmaların dinamik temellerine girmiştir.

Birkaç yıl sonra Hartmann, 1946'da Melanie Klein, 1967'de Kernberg savunma düzeneklerine önemli katkılarda bulunarak günümüzdeki bilgi düzeyini sağlamışlardır.

Özgül savunma düzeneklerinin ortak özellikleri şunlardır:

1) Hangi düzeyde olursa olsun, savunmalar tek başlarına kullanılmazlar. Savunmada katman katman bir uygulama vardır. Sadece birkaç savunmanın birlikte kullanımı da yetmemekte, savunmaların benliğin başka savunma işlemleri ve dizgeleriyle tamamlanmaları ve güçlendirilmeleri gerekmektedir.

2) İstenmeyen bir tasarımın altbilince itilerek orada tutulduğu gibi bir savunma anlayışı günümüzde kabul edilmemektedir. Birbirlerinden ayrı tutulan ruhsal öğeler bilinçten uzaklaştırılmazlar.

3) Benlik tüm yapısal ve işlevsel bozukluklarını savunma amaçlı kullanabilir.

Alt Düzeydeki Özgül Savunmalar:

Bölme (Splitting):

Alt düzey özgül savunmaların temeli bölme savunma mekanizmasıdır. Güçsüz bir benliğin temel göstergesidir. Güçsüz benlik bölmeyi kullanır, bölmeyi kullandıkça daha da güçsüzleşir ve kısır döngüye girilir. Normal gelişimin 2 ay ile 3 yaş arasında ortaya çıkar. Bölme bir ile dört yaşları arasında normal gelişim sürecinin bir parçası sayılır. İkili ilişkiler, yoğun ilkel duygular, ilkel tasarımlar ve alt düzeydeki diğer savunmalarla birlikte bulunur. Tümdenlik niteliği en önemli özelliğidir. Yani bölünen ögeler arasındaki sınırlar çok net ve keskindir.

Doğumu takiben ilk birkaç hafta kendilik ve nesne birbirinden ayrımlaşmamış bir bütündür. İyi ve kötüler bütünleşemeyip, birbirlerinden ayrı oluşları sürdüğünde bu yapısal bütünleşme bozukluğu bir savunma olarak kullanılır ve bölme adını alır.

Yansıtmalı Özdeşleşme:

Psikozlar ve borderline bozukluklar gibi ağır benlik bozukluklarında kullanılan alt düzeyde bir savunma mekanizmasıdır.

Yansıtmalı özdeşleşmede önce bunaltı uyandıran dürtü, kötü kendilik ve nesne tasarımları gibi ruhsal ögeler dış nesneye (yansıtılan kişi) yansıtılır. Böylece tehlikeli ruhsal ögelerin nitelikleri yansıtılan kişiye geçer. Kişinin iç dünyasındaki yıkıcı, bozucu, sevmeyen, değersizleştiren ögeler karşıya geçtiği için kötü şeyler artık özde değil dışarıdadır. İstenmeyen ruhsal öğeler dışarıya taşınsa da korku ve bunaltıyı azaltmaz. Çünkü benlik sınırları geçirgendir ve yansıtılan ruhsal ögelerle ilişki sürmektedir. Bu nedenle yansıtma nesnesi kuvvetli biçimde kontrol edilmeye çalışılır. Bu durum yansıtma nesnesinin hastanın katlanamadığı ögeleri içine alarak derinden duyumsamasını sağlar ve dayanılmaz bir sıkıntı hisseder, kendini çaresiz ve kontrol edilmiş algılar. Hasta rahatlamış ancak tüm yükü karşıdaki almıştır.

Yadsıma:

Yadsıma savunma düzeneği aslında sadece ilkel bir savunma değildir. Tüm savunmalara eşlik eden, çok yaygın kullanılan bir savunma mekanizmasıdır.

Kendilik ve nesne tasarımlarının, iç ve dış uyaranların, gerçeğin, anıların ve bunlara eşlik eden duyguların seçici ve sınırlı olarak algılanmaması ya da algılanmak istenmemesini yadsıma olarak tarif edebiliriz. Çocukluk döneminde sıklıkla kullanılan yadsıma ergenlik dönemine kadar normal işlevlerden sayılabilir.

Yadsıma ölümcül hastalıklar, intihar, anoreksiya nervoza ve bir savunma olarak özgecilikte iç tehlikelere karşı kullanılır. Günlük yaşamda unutmayı kolaylaştıran ve rahatlık sağlayan savunma düzeneklerinden biridir.

Cinsel sapkınlığı olan kişiler kendileri ile çocuk arasındaki yaş ve cinsel organ farkını yadsımaktadır.
Umut verici tasarımlara saplanma yadsıma düzeneğinde kişiye unutma kolaylığı sağlar ve yadsımayı güçlendirir. Ölümün her türlü dertten kurtulma olanağı vereceği, zayıf ve kurumuş bir bedenin çok güzel olduğu inancı intiharlarda ve anoreksiya nervozada yadsımayı güçlendiren ögelerdir.

Yadsıma, bölme ile kullanıldığında tamamen ilkel savunmalar düzeyine iner.

Histerik kişilik yapısında da yadsıma sık kullanılır.

İlkel Ülküleştirme:

İyi ve olumlu ruhsal ögelerin, önem verilen bireysel ve toplumsal değerlerin bir nesneye yansıtılarak onun olduğundan daha yüce hale getirilmesi ülküleştirme olarak tanımlanır.

Kişiler ülküleştirdikleri şahsın bir parçasıymış gibi davranarak değersizlik, eksiklik ve yetersizlik duygularını azaltırlar. Bu işleme yansıtma ve yadsıma da eşlik eder. İlkel ülküleştirmede ülküleştirilen kişi bölme ve ilkel yansıtma da olduğu gibi tümüyle sahiplenilir. Bu savunma olgunlaşmamış sevginin temel düzeneğidir.

İlkel ülküleştirmede yansıtmaya yadsıma da eşlik eder. Özne ve nesnenin beğenilmeyen yanları algılanmaz.

Değerini Yükseltme, Değersizleştirme, Tümgüçlülük:

Bir şeyi olduğundan değerli algılama kadar (ülküleştirme), ülküleştirilen nesne veya şahsın tüm özellikleriyle sahiplenilmesi (tümgüçlülük) ya da başkalarını değersizleştirme birbirlerine çok yakın, birinin olmadığı yerde diğerinin etkisiz kaldığı savunmalardır. Amaç değersizlik duygularının, zayıf, önemsiz olduğu düşüncelerinin verdiği rahatsızlıktan kurtulmaktır.

Bu savunmalar narsistik sorunlara karşı kullanılır. Başkalarını takdir edemeyen, övmekte zorlanan, en üstün başarıları görmezden gelen, kendilerini hep bir numara olarak algılayan kişilerde bu savunmalar devrededir. Başkalarını sürekli kötüleme, onların hiçbir şeyini beğenmeme, yapılan iyi şeyleri kıymetsiz addetme gibi eylemlerde de aynı savunmalar vardır.

Üst Düzeydeki Özgül Savunmalar:

Bastırma:

Dürtüler altbilincin temel ögelerinden olup uyandırdıkları duygular, istekler, tasarımlar ve düşünceler ile bilince ulaşırlar. Savunmalar da benliğin bilinçdışı işlemlerindendir. Dürtülerin bilince ulaşması kişide çatışma, bunaltı ya da korkuya yol açabilir. Benlik bu sıkıntılı durumla baş etmek için savunmaları harekete geçirir. Bastırma bu amaçla kullanılan üst düzeyde bir düzenektir.

Bastırma sayesinde dürtülerin kendileri değil, uyandırdıkları duygular ve bağlı oldukları tasarımlar bilinçten uzaklaştırılır. Ancak bunaltının yeniden algılanmaması için bastırma düzeneği sürekli kullanılmalıdır. Bu da ruhsal enerjiyi yıpratan bir durumdur. Öğrenme güçlükleri, unutkanlık, yorgunluk, isteksizlik, odaklanma zorluğu bu durumun belirtileri olabilir. Bundan dolayı bastırma önemli işlevler görse de kişide güç yitimine sebep olur.

Bastırmanın işlerlik kazanması bilincin gelişip altbilinci örtmesinden sonra gerçekleşir. Bastırma savunma mekanizmasıyla istenmeyen kötü duyguların anımsanmaması, bilinçten uzaklaştırılması ve unutulması sağlanır.

Yer Değiştirme:

Yer değiştirme mekanizmasında çatışma ve korkuya neden olan nesne bir başka nesneyle yer değiştirir. Örneğin, korkutucu bir baba tasarımı uçak, meydan, köpek gibi bir nesneyle değiştirilir. Fakat bu kez değiştirme nesnesinden sakınma başlar. Uçak fobisi, köpek fobisi gibi korkular ortaya çıkar. Kaçınma davranışı, savunmanın yer değiştirmeyi eylem düzeyinde tamamlayan bir öğesi durumundadır.

Bu savunma düzeneği ilk kez atlardan korkan Küçük Hans olgusunda işlenmiş, Küçük Hans'ın asıl korku nesnesinin babası olduğu görülmüştür.

Freud, yer değiştirmenin fobi, düş ve saplantı zorlantı nevrozundaki rolleri üzerinde durur. Düşlerde nesne ile özne ya da değişik nesneler yer değiştirmekte, saplantı zorlantı nevrozunda suçluluk, pislik, kirlenmişlik, öfke duyguları sürekli el yıkama, sonlandırılamayan giyinme ve soyunma eylemlerine dönebilmektedir.

Döndürme:

Ruhsal bir çatışmanın fizyolojik ya da organik yollardan boşalım ve anlatım yolu bulması döndürme savunma düzeneğidir. Eşiyle kavga eden bir kadının aniden bayılmasını buna örnek gösterebiliriz.

Karşıt Tepki Kurma:

Kin, nefret, pislik, düzensizlik, aldatma gibi duygu ve eylemlerin aşırı kibarlık, aşırı temizlik, aşırı düzenlilik, tutuculuk, aşırı doğruculuk gibi eğilim ve eylemlerle gizlenmesidir. Sıklıkla saplantı zorlantı nevrozlarında kullanılır.

Yapıp Bozma:

Bunaltıcı, kuşku ve korku verici bir davranışı ikinci bir eylemle ortadan kaldırma, yapıp bozma düzeneğidir. Saplantı zorlantı nevrozunda özgül savunma düzeneklerinden biridir. OKB'de bir insanın defalarca giyinip soyunması, kapıyı kilitleyip kilitlemediğini defalarca kontrol etmesi yapıp bozmaya örnek verilebilir.

Yalıtma, Düşünselleştirme ve Akla Uygunlaştırma:

Geride kalmış anıların, bir amacın ya da bir isteğin duygulardan soyutlanarak yaşanması ve anlatılmasıdır. Yaşanılan olaylar yer ve zamandan da yalıtılır. Bu duruma düşünselleştirme ve akla büründürme de eşlik eder. Bireyler bu sayede kendilerine özgü tutum ve davranışları, değer ve düşünce kalıplarını kuvvetle savunurlar. Bu üç savunma da saplantılı zorlantılı kişilik yapısı ve saplantı zorlantı nevrozunda özgül savunma düzeneklerindendir.

Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi, Psikiyatrist ve Psikoterapist Dr. Emine Filiz Uluhan.