Dinamik Psikoterapi

Sigmund Freud ile başlayan dinamik psikoloji ve devamında dinamik psikoterapi günümüzde de etkin bir psikoterapi yöntemi olarak varlığını sürdürmektedir.

Yüzyıllarca ruhsal hastalıklar beyinde organik bir bozukluk olarak kabul edilmiş, akıl hastaları zincire vurulu, bir nevi hapishane şartlarında bakımsızlıktan ölüme terk edilmiş bir vaziyette tutulmuşlardır.

19. yüzyılda Franz Anton Mesmer histerik hastaları hipnotik transa alarak tedavi etmeye başladı. Mesmer bu hastaların manyetik güçlerinin azaldığına veya ters çalıştığına inanıyordu. Bu o zamanki bilimsel yaklaşımlara tamamen aykırıydı. Hatta bu çalışmaları nedeniyle Mesmer, memleketi Fransa'da şarlatan ilan edildi ve tıp camiasından dışlandı.

Hemen hemen aynı dönemlerde saygın bilim adamları Charcot ve Pierre Janet'de histerik hastalardaki belirtilerin organik bir bozukluğa dayanmadığını ve ruhsal sebeplerden kaynaklandığını iddia ederek hipnoza sahip çıkmışlardır.

Jamer Braid hipnoz ile ilgili çalışmaları ilerletmiş, Pinel ise akıl hastalarını normal hasta olarak kabul edip, zincirlerini çözdürerek çağdaş psikiyatrinin devrimsel başlangıcını yapmıştır.

Sigmund Freud da, histerik hastalar üzerinde yaptığı çalışmalarda hipnotik transın etkilerini gözlemiştir. Hastaların hipnoz boyunca yaşadıkları bir takım olayları ve konuşmaları transtan çıktıktan sonra hatırlamamaları, Freud'a bilinçdışı bir alanın varlığını düşündürmüş ve bu sayede dinamik psikoterapinin temelleri atılmıştır.

İnsan davranışları, duyguları ve düşüncelerinin tamamen bilinçli olmadığı gerçeği psikiyatride bir çığır açmıştır.

Temel psikoterapi yöntemlerinden Freud'un psikanaliz yaklaşımı zaman zaman çok katı olup, çok eleştirilse de halen kabul görmektedir. Freud'dan ilk ayrılan Karl Gustave Jung, Jungien psikolojiyi kurmuş, Alfred Adler bireysel psikolojiyi geliştirmiştir.

Günümüzde ego psikolojisi, nesne ilişkileri kuramı, kendilik kuramı gibi yeni dinamik kuramlar geliştirilmiş, katı yaklaşım oldukça esnetilmiştir.

Freud ilk başlarda tedavilerini hipnotik trans ile yapıyordu. Fakat her hastanın hipnoza alınamaması sorununu çözmek isterken, serbest çağrışım yönteminin de işe yaradığını keşfetti. Serbest çağrışım gözlemleri sırasında aktarım, karşı aktarım, savunma düzenekleri, katarsis, bilinç, bilinç öncesi, bilinçdışı, rüyalar, rüyaların sembolik anlamı, dil sürçmeleri gibi dinamik kuramları ortaya attı. Bu kuramların tamamı klasik psikanalizi oluşturur.

Klasik psikanalizin temel kavramları bilinç, bilinç öncesi ve bilinçdışı kavramlarıdır.

Hipnozla hipnotik trans elde edilmeden zihinsel aygıtın derinliklerine inilemez.

Bilinçlilik durumu 3 ana parçadan oluşur.

1-Bilinçdışı: Büyük yer tutan ana kütle bilinçdışıdır. Egoya, realiteye ve süperegoya ters bilgi, materyal ve yaşanmış anılar bilinçdışının derinliklerinde bulunur.

2-Bilinç öncesi: Zaman zaman ''dilimin ucundaydı, şimdi aklımdaydı, şimdi aklıma gelir'' dediğimiz bilgi materyalleri bilinç öncesinde durur. Bilince çıkıp çıkmamasına tam karar verilmemiş, dürtülerin gücüyle ortaya çıkmaya çalışan, fakat bir takım engelleyici güçlerle bastırılan materyallerdir. Bilinç öncesi, gümrükte çıkış işlemleri tamamlanmamış malların beklediği bir depo gibidir.

3-Bilinçli katman: Fark ettiğimiz, hafıza kayıtlarından rahatlıkla çağırabildiğimiz, bildiğimiz şeyleri içerir.

Bilinçdışına rüyalar, dil sürçmeleri, hipnotik trans halleri ve serbest çağrışım ile erişilebilir.

Freud insanın amaçsız bir şekilde rastgele konuşmasıyla bilinçdışındaki bir takım bilgi ve materyallerin keşfedildiğini görmüştür. Bu klasik psikanalizde rahat bir koltuk veya divanda, dış etkilerden uzak, nötr bir ortamda, hekimin görünmediği bir pozisyonda hastanın amaçsız, hedefsiz, rastgele fikirlerin serbestçe uçuştuğu bir konuşmaya dayanır.

Serbest çağrışımda geçmişte yaşanmış travmatik bir anının canlandırılarak etkisinin kaldırılması, göreceli olarak daha kolay iken ruhsal gelişim evrelerindeki bir takım tıkanıklıkların halledilmesi daha zordur. Serbest çağrışımda bebeğin ilk nesne ilişkilerinde ebeveynleri ile kurduğu ilk insan ilişkisi tekrar, doktorun şahsında ele alınmaktadır.

Aktarım, ilk nesne ilişkileri döneminde anne veya bakıcılarla yaşanan ikili ilişkilerin, daha sonraki hayatımızda çeşitli insanlar üzerinde aynı bağlamda yaşantılanmasıdır. Duygularımızı aktardığımız bireyin bize karşı hissettirdiği duygular ise karşı aktarım olarak nitelendirilir.

Aktarım klasik psikanalitik tedavinin temel eksenidir. Terapide hasta duygularını terapiste yönlendirerek aktarım yapmakta, bu duygulardan yola çıkan terapist de yorumlar yaparak, danışanın içgörü geliştirmesini, duygu, davranış ve düşüncelerini tanımasını sağlar. Bu tanıma sayesinde bireyde farklılaşma ve iyileşme olur.

Psikoterapide her terapistin analizden geçmesi, kendi iç problemlerini, çatışmalarını ve nesne ilişkilerinin ne olduğunu kavraması yönünden önemlidir. Kendi iç dünyasının farkında olmayan bir terapist, tedavi sürecinde ciddi hatalar yapabilir.

Dinamik teoriye göre ruhsal hastalıkların kaynağında preödipal ve ödipal dönemdeki anne ve ebeveynlerle ilişkili nesne ilişkilerinin hatalı yapılandırılması yatar. Ana kalıp, ana kurgu, ana model hatalı olduğu için kişi tüm ilişkilerinde aynı hatayı tekrarlar.

Kişi bitmek tükenmek bilmeyen bir çaba ile sıkıntılarından kurtulmaya çalışsa da, ana modeli değiştirecek içgörüsü olmadığından sürekli aynı hataya düşer. Terapi sürecinde terapistten alınacak doğru yanıt, doğru yorum ve doğru şablonlar, yeni bir nesne ilişkileri kalıbı oluşturarak tedaviyi sağlar.

Aktarımda ego devre dışıdır. Duygular ön plandadır ve analiz duygular üzerinden sürdürülür.

Samimi, içten, tedavi amacıyla hem zamanını hem de parasını harcayan birey, psikoterapi sürecinde her şey güzel giderken ve terapi programı başarılı bir yolda ilerlerken, tam tedavinin eşiğinde hastanın elinde olmayan bir dirençle karşılaşılır. İçteki bazı dinamik güçler hastanın iradesi dışında tedaviyi engellemeye çalışır. Bu olaya direnç diyoruz. Dirençler bilinçdışıdır ve otomatiktir. Bazen hasta negatif bir tablo geliştirerek tedaviyi kesebilir. Kişi direncinin farkında değildir. Bu aşamada terapistin görevi, bu dirençler üzerine odaklanarak tedaviden önce direncin çözümlenmesini sağlamaktır.

Bilinçdışı fırsat bulduğu her ortamda dürtülerini deşarj ettirmeye çalışır. Zaman zaman normal bir konuşmanın içerisinde, kişinin farkına varamayacağı şekilde farklı kelimeler ağızdan dökülür.

Kişi bunun farkında değildir, fakat bu dil sürçmeleri iç dünyanın dışa yansımaları olup, derin anlamlar ifade edebilir. Dil sürçmelerini yorumlamak, dinamik psikoterapilerin önemli yollarındandır.

Rüyalar da bilinçdışı istek ve arzuların bir deşarj yoludur ve rüyalar şifrelerle donatılmış mesajlar içerir. Freud, rüyaları 'kral yolu' olarak tarif eder.

Her rüyanın yazarı kişinin kendisidir. Rüyalar id ile ego arasında, hem id, hem ego'nun varlığından haberdar, iki tarafı da gözetleyen ve gözlemleyen, farklılaşmış bir ego parçasının görevidir. Rüyalar bilinçdışına çıkmak isteyen materyalin gizlilik derecesine göre, özü saklanarak dıştan bir kabukla örtülür. Rüyada açık ve net olan, rahatça gözlemlenen, bilinen ve hissedilen şeyler rüyanın esası ve özü değil, egonun bilinçli kısmının dikkatini çekmeye yönelik gereksiz malzemelerdir.

Rüyada en önemli tercüme, duyguların ve hislerin tercümesidir. Görüntü aldatıcıdır.

Rüyada düşmanlıklar, öfkeler, kızgınlıklar, bastırılmış cinsel dürtüler oluşturulan bir figür üzerinden deşarj yolu bulabilir. Rüyalarda öfke ve sevgi gibi zıt duygular aynı obje üzerinde simgeleştirilebilir.

Klasik psikanalizde yukarıdaki temel kavramlar kullanılmakla birlikte yeni nesil dinamik ekoller serbest çağrışım yönteminden vazgeçmiş olup, hastayla yüz yüze görüşmeyi tercih etmektedirler. Nesne ilişkileri, kendilik psikolojisi ve benlik psikolojisi gibi kavramlar daha esnek kuramlardır.

Hangi metodu kullanırsak kullanalım, psikanalitik terapiler günümüzde halen geçerlidir ve sıklıkla başarı ile uygulanmaktadır. Antalya psikiyatri ve Antalya psikoterapi olarak dinamik psikoterapilerin öneminin hiç bir zaman azalmayacağı kanaatindeyiz.

Psikiyatrist ve psikoterapist E.Filiz Uluhan, Antalya psikoterapi kliniği, Muratpaşa Lara Antalya.