Hayatta Kalmanın Suçluluğu

Bazen hayatta kalmak daha çok acı verir insana.

Yaşanılan travmatik bir olay sonrasında, siz zarar görmeden kurtulduysanız eğer zihninizi şu sorular meşgul etmeye başlar. Neden ben?, Onlar orada acı çekerken ben nasıl rahat uyurum?, Nasıl yemek yiyebilirim? gibi düşüncelerle felakete uğramış kişilerin yerine kendinizi koyarak, içinde bulunduğunuz durumdan doğal olarak suçluluk duyarsınız. Bir şeyleri değiştirip değiştiremeyeceğinizi sorgulamaya başlarsınız. Hayatta kalmak hakkınız değilmiş gibi hissedebilirsiniz. Yaşanan tüm bu felaketin sanki tek sorumlusu kendinizmiş gibi davranabilirsiniz. İşte tüm bu hissettiğiniz duygular hayatta kalmanın suçluluğunu yansıtmaktadır. Tüm bu yaşananlar sizin hatanız değildir fakat bu hissettiğiniz duygular tamamen kontrolünüz dışındadır.

Literatürde ilk olarak 1960’lı yıllarda Holokost’tan kurtulanlar üzerinde yapılan araştırmalarda sağ kalma suçluluğu ya da hayatta kalmanın suçluluğu (survivor’s guilt) olarak tanımlanmıştır. Deprem, sel, yangın, terörizm ve salgın hastalıklar gibi yaşanan büyük felaketlerden sonra kişinin hayatta kaldığı için suçluluk duymasıdır. Kişinin kötü olaylardan kendini sorumlu tutmasıdır.

Hayatta kalmanın suçluluğunu belirleyici nedenler arasında daha önce bir travma yaşanmış olması, herhangi bir psikiyatrik rahatsızlığa sahip olunması, düşük benlik algısı ve sosyal destek yetersizliği yer alır. Bazı insanların kişilik yapıları suçu içselleştirmeye yatkındır. Bu nedenle dış etmenlere bağlı olan olayları kişisel özelliklere atfetme eğilimi vardır. Bu durum kişinin ruh sağlığını ciddi düzeyde etkilemekte ve yaşam kalitesini düşürmektedir.

Bir tür travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) belirtisi olarak tanımlanır. İnsanlar travma sonrası stres bozukluğu yaşamadan da hayatta kalmanın suçluluğunu hissedebilir. Ayrıca depresyon, kaygı bozuklukları, uykusuzluk ve stres başta olmak üzere birçok psikolojik problemler de bu suçluluk duygusuna eşlik edebilir. Hissedilen bu duygunun şiddeti ve düzeyi kişiden kişiye değişmektedir. En yaygın şekilde çaresizlik duyguları, odaklanma sorunları, tekrar tekrar travmatik olaya geri dönme, sinirlilik, öfke patlamaları, ruh halinde değişkenlik, takıntılı düşünceler, intihar, iştah düzensizliği, baş ağrısı ve mide problemleri gibi fizyolojik ve psikolojik belirtiler görülür. Bunun yanı sıra çevreye karşı çarpık ve olumsuz inançların oluşması, manevi inançların aşırı sorgulanması, çevreye karşı güvensizlik hissetme ve dünyayı adaletsiz, tehlikeli bir yer olarak algılama eğilimi oluşur.

Baş Edebilmek için Öneriler:

Her bireyin zorluklarla baş edebilme becerisi farklıdır. Hissettiğiniz bu suçluluk duygusu sadece zihinsel sağlığınızı etkilemekle kalmaz yaşam kalitenizi de düşürür. Aynı zamanda travma sonrası stres bozukluğu’nun belirtileri varsa psikolojik anlamda ciddi riskler oluşturabilir. Bu nedenle hayatta kalmanın suçluluğuyla baş edebilmeniz için olumlu ve olumsuz bütün duygularınızın varlığını kabul etmeniz önemlidir.

Yaşananları kimse değiştiremez. Ama o zamanki şartlarınızı dikkate alarak olanlardan nerede hata yaptığınızı, pişmanlıklarınızı bulmaya çalışın. Varsayımlarda bulunmak yerine yaşananlardan tecrübeler edinerek, hataların tekrarlanmasını engelleyebilmek için stratejiler oluşturarak kendinize ve çevrenize destek verebilirsiniz.

Suçluluk duygularınızı bastırmaya çalışarak ortadan kaldıramazsınız. Yasınızı yaşamak için kendinize zaman tanımaya çalışın. Kendinize göstereceğiniz anlayış ve şefkatle hissettiğiniz olumsuz düşüncelerinizi değiştirmeniz mümkündür. Öz şefkat uygulamaları, olumlu bir bakış açısı kazanmanıza yardımcı olacaktır.

Odak noktanızı kendiniz yerine, olaylara neden olan dış etkenlere yoğunlaştırmaya çalışın. Odak noktanızın değişimi, kendinizi suçlamayı bırakmanıza yardımcı olacaktır. Benzer duyguları diğer insanların da hissettiğini ve yalnız olmadığınızı kendinize hatırlatın.

Hayatta kalan diğer yakınlarınızla ilgilenmeye çalışın.

Günlük rutinlerinize devam edin. Bakımlarınızı yapmaya çalışın. Fiziksel ihtiyaçlarınızı ihmal etmeyin.
Yaşadıklarınızı, hissettiklerinizi güvendiğiniz birisiyle konuşarak paylaşabilirsiniz. Bol bol paylaşım yapmanız iyileşmenize yardımcı olacaktır. Konuşmakta zorlandığınız noktada günlük tutarak duygu ve düşüncelerinizi yazabilirsiniz.

Hissettikleriniz birçok kişinin başına gelebilecek duygusal bir durumdur. Bu duygularla baş edebilmek için yukarıda değinilen önerileri dikkate alarak bireysel adımlar atabilirsiniz. Fakat yukarıda bahsedilen fiziksel ve psikolojik belirtilerde artış yaşıyor, günlük yaşantınız ciddi düzeyde etkilenmeye devam ediyorsa bir uzmandan psikolojik destek almanız önerilir.

Psikolog Funda Buharalı.

Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi.