Filofobi, Aşık Olma Korkusu

Aşk, insanı heyecanlandıran, birçok kişinin midesinde kelebekler uçuşturan, farklı ve çok özel bir duygudur. Bu kadar yoğun ve özel duyguyla tanışan birçok kişi kendini şanslı hissederken, kimileri için aynı durum söz konusu değildir.

Yeni birisiyle tanışacağınız zaman ya da romantik bir ilişki ihtimali söz konusu olduğunda korku ve kaygı duymaya başlıyorsanız burada filofobiden söz edebiliriz. Bu yazımızda günümüzde giderek yaygın hale gelen “aşık olma korkusu” (filofobi) hakkında önemli bilgilere değineceğiz.

Filofobi Yunanca philos “sevmek” ve phobia “ korku” anlamına gelen kelimelerin birleşimiyle oluşmuştur. Aşık olmaktan ya da duygusal bir ilişki kurmaktan korkmak şeklinde tanımlanmıştır. Aynı zamanda güçlü sevgi bağını hissetmek ve bağlanmaktan korkmak şeklinde de yorumlanabilir.

Filofobi, DSM-5 ‘te ayrı bir başlık olarak yer almamaktadır. Tam olarak net bir sebebi olamamakla beraber yaşanan olumsuz ilişki deneyimlerinin filofobiye neden olduğu yönünde teoriler vardır. Tetikleyici travmatik bir ilişki deneyimi, hayal kırıklıkları, istismar, reddedilme, bağlanma eksikliği ya da son ilişkinin bitiş şekli (ani kayıplar, aldatılma vb.) nedeniyle ortaya çıkan bir durumdur.

Aynı zamanda güvensizlik nedeniyle de ortaya çıkabilir. İlişkide yaşanan ihanet, sancılı ayrılık süreci ve ani kayıplar sonucunda travmatik izler meydana gelir ve oluşan bu derin yaraların etkisi zamanla devam eder. Yaşanan kötü deneyimler sonucunda hayal kırıklığına uğramaktan ve zarar görmekten korkmak filofobiyi tetiklemektedir.

Kendini suçlama ve temelde özgüven eksikliği nedeniyle, kişinin sağlıklı ve yapıcı bir ilişki kurmasını engeller. Duygusal ilişki kurmak kişi için çok korkutucudur. Geçmiş deneyimlere dayanarak duygusal yakınlıkları genelleme durumu vardır. Daha ilişki başlamadan duvarları örerek bakış açılarını olumsuz yönde biçimlendirme davranışı vardır. Birisiyle bağ kurmak endişe verici bir durumdur.

Filofobiden muzdarip olan kişi çoğunlukla çekingen davranır. Duygusal yakınlık duydukları kişiyle aynı ortam içine girildiği zaman huzursuzluk ve panik duygusu hakimdir. Sosyal temastan kaçınma eğilimi mevcuttur. Romantik ilişkiye dair önyargıları vardır. Bu durum kişinin kendini yalnızlığa sokmasına yol açar. Hatta aile ve çevreden sevgiyi hissetme korkusunu da içinde barındırabilir. Duygusal yakınlık kurma mecburiyetinde kalınca anksiyete ve panik atak belirtileri baş gösterir. Bunun yanı sıra titreme, hızlı kalp atışları, terleme, uyuşma, mide bulantısı ve nefes alıp-vermede güçlük gibi fiziksel belirtiler eşlik eder.

Fobi olduğu için kaygı bozuklukları altında ele alınabilir. Kaygı bozukluğunda görülen ortak belirtilerin yanı sıra öfke ve depresif duygu durum da ikincil olarak gelişebilmektedir. Kişinin duygusal ilişkiler kurmasını zorlaştıran, aynı zamanda sosyal ilişkilerini de olumsuz yönde etkileyen bir durumdur.

Filofobinin tedavisinde; psikoterapi ve hekimin gerekli bulduğu vakalarda ilaç tedavisi önerilir. Kişinin yaşadıklarına yüklediği anlamlar tedavinin belirleyici ölçütleri arasındadır. Tedavide kademeli olarak korkulan duygularla yüzleştirmeler yapılır. Psikoterapi desteğiyle birlikte ilişkilere daha olumlu ve yapıcı bir bakış açısı kazanımı hedeflenir.

Psikolog Funda Buharalı.