Hipnoz ve Hipnoterapi

Hipnoz, kelime olarak uyku anlamına gelse de, aslında bilinçdışının uyanıklığını sağlama ve telkin alabilirlik durumudur.

Hipnoz insanlık tarihi kadar eski olup, tarihsel süreçte birçok aşama kaydederek günümüzde psikoterapiye yardımcı bir metod olarak kullanılır duruma gelmiştir.

Hipnoz uygulamasının terapi kapsamında pskoterapötik amaçla kullanımı ise hipnoterapi olarak isimlendirilir.

Hipnoz esnasında genel çevresel uyarıları algılama düzeyi düşmekle birlikte dar ve spesifik bir alanda uyanıklık hali artmaktadır. Bu da bilinçdışının gizli hazinelerini gün yüzüne çıkarır.

Aslında hipnotik trans hali gün içinde sık sık yaşadığımız bir durumdur. Bir ototmobil yolculuğunda yoldaki çizgileri takip ederken üç beş kilometre sonra birden uyanıp nerelerden geçtiğimizi hatırlamamamız hipnotik bir durumdur. Televizyonda oynayan dizinin en heyecanlı yerinde yan odada ağlayan bebeği farketmemek veya çalan zili duymamak da hipnotik durumlara örnek olarak verilebilir.

Tüm insanlar hipnoza girmeye meyilli olup, hepimiz gün içinde birçok kez hipnotik durumlar yaşamaktayız.

Hipnozun tedaviye yönelik uygulaması olan hipnoterapi geleneksel anlamda ilk kez James Braid ve Benheim tarafından alkole ve uyuşturucu maddelere tiksinti yaratmak amacıyla kullanılmıştır.

Sigmund Freud ve Joseph Breuer hipnozda regresyon tekniğini kullanarak bastırılmış travmatik anıların hatırlanması ve bunları dışa vurarak rahatlamaya yönelik çalışmalarda bulundular.

Geçtiğimiz yüzyıl içinde Avrupa'da birçok ülkede hipnoz anestezi ile kombine edilerek (hipno- anestezi) birçok açık kalp ameliyatları ve batın içi büyük cerrahi müdahaleler ve diş tedavileri yapılmıştır ve halen geniş uygulama alanı bulmaktadır.

Hipnoanaljezi uygulamalarıyla da zor, inatçı, kronik ağrılarda başarılı sonuçlar alınmaktadır. Almanya ve Avusturya hipno-anestezi ve hipno-analjezi uygulamalarının sıklıkla yapıldığı ülkelerdir. Türkiye'de de özellikle diş hekimliğinde hipnoz ile ağrısız ve ilaçsız diş çekimleri ve kanal tedavileri başarıyla yapılmaktadır.

Freud'un hipnoterapide regresyon tekniği özellikle II. Dünya Savaşı ertesi travma sonrası stres bozukluğu olan savaş bunalımının tedavisinde hipnoanaliz, analitik hipnoterapi ve psikodinamik hipnoterapi isimleri altında modifiye ve revize edilerek kullanılmıştır. 20.yüzyılda 1950'lerden sonra Milton H. Erikson hipnoterapiye damgasını vurmuştur. Geleneksel çizgiden uzaklaştığı için birçok meslektaşı tarafından dışlanmakla birlikte hipnoza radikal farklılıklar getirmiştir. Eriksoniyan hipnoterapi denilen resmiyetten uzak sohbet ağırlıklı bir yaklaşım içinde karmaşık dil kalıplarına dayanan bu yöntem halen ülkemizde ve tüm dünyada popülaritesini korumaktadır.

Milton modelde Erikson kişiyi transa sokmak için çift anlamlı ve belirsiz hipnotik ifadeler kullanır. Zihin bu belirsizlikten anlam çıkarmayya çalışırken muğlak sözcüklere dolayısıyle hipnotik sözcüklere odaklanarak trans haline girer. Trans sırasında zihin içinde bulunulan andan koparak kendi içine dönmektedir. Trans esnasında bilinçdışı zihin duyduğu sözcük ve cümleleri analiz etmez. Bu sebeple verilen telkinler zihin tarafından kabul edilmekte ve ona uygun davranışa geçilmektedir.

1980'lerin başında Theodore Barber ve arkadaşları hipnozu motivasyon, uygun tutum, beklenti ve aktif hayal gibi bilişsel, davranışsal kavramlarla harmanlayarak hipnoterapiyi davranış terapilerinin içine soktular.

Hipnoterapinin temelinde zihnin vücuttaki herhangi bir süreç üzerinde kontrol sahibi olup bunu artırabildiği, bunu yapabilmesinin de o durumun olacağına olan inanç ile gerçekleştiği fikri yatar. Bu kontrol yeteneği, vücuttaki hastalıklı sürece yönlendirilebilirse her insan kendini iyileştirecek güce sahip olur.

Birçok psikolojik ve temelinde psikosomatik faktörlerin yattığı hastalıklar hipnoterapi ile tedavi edilebilir. Hipnozun tedavideki yeri bilinçliyken iyileşmeyi engelleyebilen ön yargı, emosyonel stres, kontrollü davranışlarımız gibi direnç faktörlerinin kaybolmasından kaynaklanmaktadır.

Hipnoterapiyle vajinismus, sertleşme problemleri, erken boşalma, ağrılı cinsel ilişki gibi cinsel sorunlar, sosyal fobi, asansör, yükseklik, uçak fobisi gibi her türlü fobiler ve panik atak rahatlıkla tedavi edilebilir.

Çocuklarda alt ıslatma, dikkat eksikliği, tırnak yeme, kekemelik problemleri, okul korkusu ve diğer fobilerin tedavisinde güvenilir ve hızlı sonuçlar vermektedir.

Hipnoz ile sigarayı bırakma, alkol ve madde alışkanlığından kurtulma, kilo verme mümkündür.

Sınav korkusunu yenmek, öfke kontrolü, özgüven kazanımı ve sınavlara hazırlıkta motivasyon amacıyla hipnoterapi yaygın olarak kullanılmaktadır.

Birçok kronik ağrı, gerilim başağrıları ve migren psikohipnoterapi ile tedavi edilebilmektedir.

Altta psikosomatik faktörlerin yattığı mide-barsak hastalıkları, hipertansiyon regülasyonu, fibromyaljiler ve birçok kanser türüyle başa çıkmada hipnoterapinin rolü kanıtlanmıştır.

Ülkemizde hipnoz ve hipnoterapinin yasal sınırlarının çizilmemiş olması uygulamanın takip ve kontrolündeki yetersizlikler konuyla ilgisiz birçok kişinin konuya el atmasını kolaylaştırmaktadır. Halkımız medya desteğiyle hipnozun şov kısmını görmekte bilimsel yönü hakkında bilgi sahibi olamamaktadır.

Antalya Psikiyatri, Psikoterapi ve Danışma Merkezi olarak etik çerçevede bilimsel hipnoz ve terapi uygulamalarıyla hizmet vermekteyiz.

Önerimiz, terapistinizin özelliklerini, eğitimlerini, bilgi ve becerilerini dikkate alarak doğru seçim yapmanızdır.