Bütünleyici Psikoterapiler

Tıbbın temel felsefesi olan ''hastalık yok, hasta vardır'' anlayışıyla kalıplaşmış terapi yaklaşımlarını, her tür hastaya uygulamak çok doğru değildir. Birçok gösterge psikoterapi bütünleşmesi gerektiğini doğrulamaktadır. Hangi hastaya, kim tarafından, hangi koşullar altında, hangi problemlere hangi psikoterapötik yaklaşımın uygulanacağı sıklıkla tartışılmaktadır.

Bütünleyici terapiler aşağıdaki temeller doğrultusunda çözüme yaklaşır.

1- Teknik eklektizm: Hasta ve problem için en iyi yöntemi seçmek

2- Kuramsal bütünleşme: İki veya daha fazla terapi yönteminin sinerji yaratacak şekilde birleştirilmesi

3- Ortak faktörler yaklaşımı: Farklı terapilerin ortak yönlerine dayalı daha etkili ve yeterli çözümler üretmek

4- Asimilasyon şeklinde bütünleşme: Farklı sistemlerden seçici biçimde alıntılar yapma

Bütünleyici psikoterapiler psikanalitik, davranışçı, bilişsel ve deneysel sistemlerin katkılarını kabul ederler.

Bütünleyici terapiler, daha çok bulguya dayalıdır. Kuramlardan çok hastalar esas alınır. Tedavi kişilik içeriğinden ziyade değişim sürecine odaklanır. Bütünleşmede daha fazla bulgu, esneklik, uyum ve değişim vardır.

Günümüzde terapistlerin %50'ye yakını, belli bir terapi ekolüne %100 bağımlı olmayıp, eklektik ve bütünleyici etiketini tercih etmektedir.

Tüm terapilerin hassas noktası olan kişilik özelliklerini bütünleyici terapiler de reddetmez. Buradaki prensip, hastanın kişiliği hakkında yeni bir kuram geliştirmek değil, psikoterapi ile hastanın kişiliğini birbirine uydurmaktır.

Bütünleyici psikoterapiler tek veya evrensel değişim mekanizmaları olduğunu varsaymazlar.

Esnekliğinden dolayı, bütünleyici psikoterapiler bütün klinik bozukluk ve psikopatolojilere uygulanabilir.

Özetlersek; bütünleşme, psikoterapi üstü bir durum olup, ne yeni bir psikopatoloji modeli ne de yeni bir kişilik modeli sunar. Birçok sistemdeki terapötik değeri kucaklayarak tüm sistemlerle entegre olabilir.