0242 311 44 33
Ruhsal açıdan sağlıklı bir birey, kendi kişiliğinin, duygu ve davranışlarının farkındadır. Sürekli değişen iç ve dış çevreye karşı benzersiz şekilde uyum sağlama özelliklerinin tümü, kişilik kavramı içinde ele alınır.
Yaygın ve kronik bir ruhsal sorun olan kişilik bozuklukları, psikiyatri içinde önemli yere sahip olup, genel nüfusun %10-20’sinde görülmektedir. Psikiyatrik bozukluğu olanların yaklaşık yarısında da eş zamanlı kişilik bozukluğu bulunur. Kişilik bozuklukları madde bağımlılığı, intihar, duygudurum bozuklukları, dürtü kontrol bozuklukları, yeme bozuklukları ve anksiyete bozuklukları için de kolaylaştırıcı bir faktördür.
Kişilik bozukluğu olan bireylerin ortak özelliklerini özetlersek;
Kişilik bozukluğu tanısı koymak için;
Psikiyatri kılavuzu DSM-5’e göre kişilik bozukluklarının alt tipleri şu şekilde sınıflanmıştır.
Kişilik bozuklukları etiyolojisinde genetik ve psikanalitik etkenler bulunur. Fantezi, disosiyasyon, yalıtım, yansıtma, bölme, pasif agresyon, dışa vurum ve yansıtmalı özdeşim kişilik bozukluklarında sıklıkla kullanılan savunma düzenekleridir.
Paranoid Kişilik Bozukluğu:
Duygularının sorumluluğunu reddetme ve sorumluluğu başkasına yükleme eğiliminde olan bu kişiler insanlara güvenmez ve sürekli şüphe duyarlar. Çabuk kızarlar, düşmanca hislere sahiptirler, öfkelidirler.
Bağnaz, kavgacı, haksızlıklar konusunda sürekli delil arayan, eşini patolojik düzeyde kıskananlarda genelde paranoid (kuşkucu) kişilik bozukluğu vardır.
Paranoid kişilik bozukluğunun genel toplamda yaygınlığı %2-4 arasındadır.
Paranoid kişilik bozukluğu belirtileri şunlardır:
Paranoid kişilik bozukluğunun temel klinik özelliklerinin, yukarıdaki belirtiler doğrultusunda şüphecilik, başkalarının davranışlarını kasıtlı olarak küçümseyici, kötü niyetli, tehdit edici, sömürücü, istismar edici ve aldatıcı olarak yorumlama eğiliminden kaynaklanan başkalarına güvensizlik olduğunu söyleyebiliriz.
Paranoid kişilik bozukluğu olan bireyler sürekli başkaları tarafından zarar göreceği ya da istismar edileceği beklentisi içindedirler. Arkadaş ve dostlar potansiyel bir düşmandır. Nedensiz patolojik kıskançlıkları vardır ve eşlerinin ya da cinsel partnerlerinin sadakatlerini nedensiz yere sıklıkla sorgular, tartışma ve kavga çıkarabilirler.
Paranoid kişilik bozukluğunda dışsallaştırma ve yansıtma savunma mekanizmaları kullanılır. Buna bağlı olarak kendilerinin kabul edemedikleri düşünce ve dürtüleri başkalarına atfederler. Referans düşünceleri ve mantıklı bir şekilde savundukları yanılgıları yaygındır.
Bu kişilerin duygulanımları kısıtlı olup, duygusuzmuş hissi verirler. Gerçekte öyle olmadıkları halde, gerçekçi ve tarafsız olduklarını iddia eder, bununla övünürler. Hoşgörüden yoksundurlar. Zayıf, hastalıklı, engelli ya da bazı kusurları olan kişileri küçümser, güç ve makama saygı duyarlar.
Paranoid kişilik bozukluğu tedavisi:
Paranoid kişilik bozukluğu olanlar kişiler arası ilişkilerde sorunludurlar. Evlilik ve mesleki sorunları yaygındır. Nadiren tedavi arayışına girerler. Eşleri ya da çevresi tarafından tedaviye yönlendirildiklerinde ise kendilerine hakim olup sıkıntısız görünebilirler.
Paranoid kişilik bozukluğu tedavisinde ilk tercih psikoterapidir. Kaygı durumlarında diazepam gibi bir anksiyolitik yeterli olabilir. Şiddetli ajitasyon ve sanrılı durumlarda kısa süreli haloperidol kullanılabilmektedir. Yine bir antipsikotik ilaç olan pimozid bazı hastalardaki kuşkucu düşüncelerin tedavisinde oldukça etkili olabilmektedir.
Şizoid Kişilik Bozukluğu:
Kişiler arası ilişkilerde rahatsızlık, içe dönüklük, kısıtlı duygulanım, sosyal çekilme ile karakterizedir. Şizoid kişilik bozukluğu olanlar başkaları tarafından çoğu kez tuhaf, izole ve yalnız olarak görülürler.
Genel toplumun %5’ini etkileyen bu bozukluk, erkeklerde kadınlara oranla iki kat fazladır. Bu bireyler başka kişilerle çok az temas gerektiren ya da hiç temas gerektirmeyen işleri, özellikle de gece işlerini tercih derler.
Şizoid kişilik bozukluğu tanısında kişilerin çok nadir göz teması kurmaları dikkat çekicidir. Bireyin duygulanımı kısıtlı, soğuk ve uygunsuz biçimde ciddi olabilir. Bu hastaların neşeli anlarını görmek zordur. Konuşmaları amaca yönelik olup, sorulara kısa cevaplar verirler, kendiliğinden konuşmaktan kaçınırlar. Konuşmalarında garip metaforlar kullanmaları tanıda yardımcıdır. Cansız nesnelere ve metafiziksel kavramlara hayranlık duyabilirler.
Şizoid kişilik bozukluğu belirtilerini şöyle özetleyebiliriz.
Sonuç olarak şizoid kişilik bozukluğu olanların sessiz, uzak, yalnız olmaya eğilimli ve asosyal göründüklerini söyleyebiliriz. Toplumda bihaber sayılabilirler. Yaşamları minimaldir, maddi ve manevi çok az şeye ihtiyaç duyarlar. Rekabete dayanmayan, başkalarının tercih etmediği, tek başına yapılabilen işlerde çalışmayı yeğlerler ve bunlarda başarılı olurlar. Olgun bir cinsellik yaşamı çoğu kez yoktur. Erkekler yakınlaşamadıkları için evlenemeyebilirler. Şizoid kişilik bozukluğu olan kadınlar ise saldırgan ruhlu bir adamla evlenmeyi pasif bir şekilde kabul edebilirler.
Şizoid kişilik bozukluğu olanlar öfkelerini doğrudan ifade edemezler. Matematik, astronomi, felsefe gibi alanlar bu kişiler için idealdir. Bazen gerçek anlamda özgün ve yaratıcı fikirler üretebilirler. Bu kişiler hayvanlara yoğun şekilde bağlanabilirler.
Şizoid kişilik bozukluğu tedavisi:
Şizoid kişilik bozukluğu tedavisinde ilk tercih psikoterapidir. Grup terapileri de bu bireyler için uygundur. İç gözlem yapmaya eğilimli olduklarından psikoterapi oldukça hızlı ilerleyebilir.
Bazı hastalarda tedavi için antipsikotik, antidepresan ve psikostimülan ilaçlar gerekebilir.
Şizotipal Kişilik Bozukluğu:
Toplumun her kesimince dikkat çekici düzeyde tuhaf, garip ve acayip bulunan kişilerdir. Büyüsel düşünme, tuhaf fikirler, referans düşünceler, yanılsamalar ve derealizasyon şizotipal kişilik bozukluğu olanlarda günlük yaşamın bir parçasıdır.
Şizotipal kişilik bozukluğu nüfusun %3’ünde görülür. Erkeklerde hafif şekilde sık olmakla birlikte, frajil x sendromu olan kadınlarda daha çok gözlenmektedir.
Şizotipal kişilik bozukluğunda öykü alma hastanın iletişimindeki tuhaflıklar nedeniyle oldukça güçtür. Bu nedenle psikiyatristleri oldukça zorlayacaktır.
Şizotipal kişilik bozukluğu belirtileri şunlardır:
Yukarıdaki DSM-5 kriterlerine göre şizotipal kişilik bozukluğunun klinik özelliklerinden başta gelen, hastaların düşünce ve iletişimlerinin bozulmasıdır. Düşünce bozukluğu çok belirgin olmasa da konuşmaları tuhaf ve alışılmışın dışındadır. Batıl inançlar yoğundur, geleceği görebildiklerini iddia edebilirler. Özel güç sahibi olduklarına inanabilirler. İç dünyaları hayali ilişkiler, çocuksu korku ve fantezilerle doludur. Algısal yanılsamaları yaygın olup, insanların tümünü aynı ya da odun gibi gördüklerini söyleyebilirler.
Şizotipal kişilik bozukluğunda kişiler arası ilişkiler çok zayıftır. Bu kişiler izole bir yaşam sürerler, çok az arkadaş sahibidirler ya da hiç arkadaşları yoktur.
Şizotipal kişilik bozukluğunun şizofreni hastalarının premorbid kişiliği olduğu kabul edilir. Bazı kişiler ise şizofreniye dönmeden, tuhaflıklarına rağmen sadece kişilik bozukluğu düzeyinde bir yaşam sürdürebilmektedir.
İntiharlar şizotipal kişilik bozukluğunda oldukça sıktır. Şizotipal kişilik bozukluğu olan hastaların %10’unun intihar sonucu hayatlarına son verdikleri psikiyatri literatürüne girmiştir.
Şizotipal kişilik bozukluğu tedavisi:
Şizotipal kişilik bozukluğu tedavisinde psikoterapi ve farmakoterapi kullanılır. Psikoterapi ilkeleri şizoid kişilik bozukluğu tedavisi ile aynıdır. Antipsikotikler ve gereğinde antidepresan ilaçlar tedavinin farmakoterapi ayağını oluşturur.
Antisosyal Kişilik Bozukluğu:
Sosyal normlara uyma zorluğu olarak tanımlanacak bir kişilik bozukluğudur. Suç eylemleri ile karakterize olmasına rağmen, suç ile eş anlamlı görmemek gerekir.
Antisosyal kişilik bozukluğu toplumun binde ikisi ile yüzde üçü arasında bir sıklıkta görülür. Alkol kullanım bozukluğu olan erkekler ve cezaevine düşenlerde oran yüzde yetmiş beşe çıkabilmektedir. Erkeklerde kadınlardan çok daha yaygındır. Onbeş yaşından önce başlar.
Antisosyal kişilik bozukluğu olan bireyler muayenede kendilerini çok iyi gizleyip, kendi halinde, sakin ve güvenilir görülerek psikiyatristi yanıltabilirler.
Antisosyal kişilik bozukluğu belirtilerini şöyle özetleyebiliriz.
Antisosyal kişilik bozukluğu tanısı koymak için yukarıdaki belirtilerin en az üçü bulunmalı, kişi en az 18 yaşında olmalı, davranım bozukluğu belirtileri 15 yaşından önce görülmelidir.
Yalan söyleme, okuldan kaçma, evden kaçma, hırsızlık, kavgalar, madde kullanımı ve yasal olmayan birçok faaliyet çocuklukta başlamış olup, kronikleşmiştir. Hilekar olarak adlandırılan kişilerin çoğu antisosyal kişilik bozukluğudur. Şöhret, ün, kolay yoldan para kazanmak için plan peşinde olup, bu planlarına başkalarını da ortak etmeye çalışırlar. Ahlaki değerlere uymazlar, dürüst olamazlar. Rasgele cinsel ilişkiler olağandır. Tüm bunları yaparken pişmanlık duymamaları en önemli tanı koydurucu özelliktir.
Depresif bozukluklar, alkol kullanım bozuklukları ve diğer madde kullanım bozuklukları antisosyal kişilerde çok yaygındır.
Antisosyal kişilik bozukluğu tedavisinde psikoterapi yanında kaygı, depresyon, öfke gibi belirtilerle baş etmek için farmakoterapi kullanılır.
Borderline Kişilik Bozukluğu:
Nevroz ve psikoz sınırında seyreden bir kişilik bozukluğu türü olup, olağandışı değişken duygulanım, duygudurum, davranış, nesne ilişkileri ve kendilik imajı ile karakterizedir.
Borderline (sınırda) kişilik bozukluğu kadınlarda erkeklerden iki kat daha yaygındır ve toplumun %1-2’sinde görülmektedir. Bu bozukluğa ambulatuvar şizofreni, sanki kişilik, psödonörotik şizofreni, psikotik karakter bozukluğu gibi isimler de verilmektedir.
Borderline kişilik bozukluğu belirtileri şunlardır.
Borderline kişilik bozukluğunda bireyler nerdeyse her zaman bir kriz durumundadır. Böyle bir hastayı bir anda tartışmacı, öforik görürken, kısa süre sonra depresif olarak görebilirsiniz. Bu bireylerin davranışlarını kestirme zordur. Başarıları çoğu zaman yeteneklerine göre daha azdır. Yaşamlarının sancılı doğası nedeniyle tekrarlayıcı biçimde kendine zarar verici eylemlere girebilir, intihar girişimlerinde bulunabilirler.
Borderline kişilik bozukluğunda bireylerin kişiler arası ilişkileri çalkantılıdır. Yakın olduklarına bağımlı olabilirler, ancak hayal kırıklıklarına uğradıkları anda büyük öfke göstererek kırıcı davranabilirler. Yalnız kalmak katlanılmaz bir durum olup, arkadaşlık için yoğun bir çaba içindedirler. Yalnızlıklarını bastırmak için tanımadıkları kişilerle kısa süreli arkadaşlıklar, rasgele cinsel ilişkiler sık görülür.
Kronik boşluk hissi, can sıkıntısı, kimlik karmaşası yoğundur. Canlı, heyecanlı, aktif anlarında bile depresif hislerinden yakınırlar.
Yansıtmalı özdeşim, borderline (sınırda) kişilik bozukluğunun tipik savunma düzeneğidir. Bu ilkel savunma düzeneğinde kendiliğin dayanılmaz yönleri başkasına yansıtılır, diğer kişi yansıtıcı rol oynamaya zorlanır ve ikisi birlikte hareket eder.
Bölme mekanizması da borderline bireylerde sık görülür. İnsanlar genelde tümüyle iyi ya da tümüyle kötü olarak algılanır, iyi olanlar idealize edilirken, kötü olanlar değersizleştirilir.
Borderline kişilik bozukluğunda zamanla küçük değişiklikler olsa da genelde değişkenlik göstermeden seyreder. Şizofreniye ilerlemediği kabul edilir. Majör depresyon dönemleri yüksek oranda bulunabilir.
Borderline kişilik bozukluğu tedavisi:
Kişilik bozuklukları tedavisinde en çok araştırılan tür borderline kişilik bozukluğudur. Bu hastalar için psikoterapi yoğun bir çalışma alanı ve tedavi seçeneğidir. En iyi sonucu elde etmek için çoğu kez farmakoterapi de gerekir.
Hasta ve terapist için psikoterapi sürecinin çok zorlu geçeceği bilinmelidir. Bilişsel terapi, davranışçı terapi, diyalektik davranışçı terapi, zihinselleştirmeye dayalı tedavi, aktarım odaklı psikoterapi ve psikodinamik terapiler borderline kişilik bozukluğu tedavisinde kullanılmaktadır.
Tedavinin farmakoterapi kısmında ise antipsikotikler, antidepresanlar, anksiyolitikler ve karbamezapin gibi antiepileptikler olguya göre tercih edilmektedir.
Histriyonik Kişilik Bozukluğu:
Heyecanlı, duygusal, renkli, dramatik ve dışa dönük davranışlarla karakterize olan histriyonik kişilik bozukluğunda, tüm gösterişli özelliklere rağmen derin ve uzun süreli bir bağlanma yetersizliği tipiktir.
B grubu kişilik bozukluklarından olan histriyonik kişilik bozukluğu kadınlarda daha sık görülmekte olup, genel nüfusta prevalansı %1-3’tür.
Böyle bir kişi ile karşılaştığınızda konuşmada jest ve dramatik vurgulamalar, renkli bir dil ve dil sürçmeleri dikkatinizi çekebilir. Davranışları aşırı derecede dikkat ve ilgi çekicidir. Düşünce ve duygularını abartma eğilimindedirler. Her iki cinsiyette de baştan çıkarıcı davranışlar sıktır. Cilveli ya da flörtöz davranabilirler. Cinsel yönden çok aktif görünseler de fantezileri eyleme dökemezler. Kadınlarda anorgazmi, erkeklerde impotans sıktır. Güvence alma ihtiyaçlarının sonu yoktur. İlişkileri yüzeysel olmaya meyillidir. Kibirli, bencil ve yanardöner davranabilirler.
Histriyonik kişilik bozukluğu tanı ölçütleri şunlardır:
Histriyonik kişilik bozukluğunun temel savunma düzeneği bastırma ve disosiyasyondur. Somatizasyon bozukluğu (Briquet sendromu) histriyonik kişilik bozukluğu olanlarda daha sıktır. Sınırda kişilik bozukluğu ile karıştırmak mümkündür.
Histriyonik kişilik bozukluğu tedavisi:
Hastaların gerçek hislerinin farkına varmasını sağlayacak psikoterapiler tedavinin temelini oluşturur. Bireysel ya da grup olmak üzere psikanalitik yönelimli psikoterapi histriyonik kişilik bozukluğunda en çok tercih edilen psikoterapi yöntemidir.
Depresyon ve anksiyete varlığında antidepresan ilaçlar ve anksiyolitikler, derealizasyon ve yanılsamalar varlığında antipsikotik ilaçlar terapiye eklenir.
Narsistik Kişilik Bozukluğu:
Kendine aşırı önem verme, empati eksikliği ve özgün birisi olduğuna dair üstünlük hislerinin altında en küçük eleştiriye bile hassasiyet ve kırılgan özgüven ile karakterize bir kişilik bozukluğu olan narsistik kişilik bozukluğu toplumda yüzde altı oranlarını bulabilmektedir.
Narsistik kişilik bozukluğu olanların çocuklarında da bu bozukluğa yakalanma riski normalden yüksektir. Çünkü bu bireyler çocuklarına gerçekçi olmayan bir omnipotans, üstünlük, güzellik ve yeteneklilik hissi aktarırlar.
Bu kişiler kendilerini özel olarak görürler, bir şeylerle ilgili hak sahibi oldukları duyumları dikkat çekicidir. Eleştiriye gelemezler, eleştirildiklerinde öfkeden kudurabilir ya da eleştiriye tamamen duyarsız kalabilirler. Ünlü ve zengin olma konusunda hırslı olup kafalarının dikine gitme huyundan vazgeçmezler. İlişkileri kırılgandır, geleneksel davranış kurallarına uymayı reddettiklerinden başka insanları çileden çıkarabilirler. Kişiler arası ilişkilerde çıkarcı davranırlar. Empatiden yoksundurlar, kendi bencil amaçlarına ulaşmak için sempati duyuyormuş gibi gösterirler.
Narsistik kişilik bozukluğu ölçütleri DSM 5’e göre şöyledir.
Narsistik kişilik bozukluğu kronik ve tedavisi zor bir durumdur. Narsisizmlerini yaralayan herhangi bir durumdan kaynaklanan darbelerle ömür boyu uğraşırlar. Güzellik, güç, gençlik gibi kavramlara aşırı önem verdiklerinden orta yaş krizlerine çok açıktırlar.
Narsistik kişilik bozukluğu tedavisi:
Psikanalitik yaklaşımlar en çok kullanılan tedavi yöntemi olmakla birlikte, hastaların narsisizmden feragat etmelerinin güçlüğü nedeniyle tedavi zordur. Bazı psikiyatrist ve psikoterapistler daha kolay empatik tepki geliştirilebileceği öngörüsüyle grup terapilerini önermektedir.
Duygudurum dalgalanmaları olduğunda lityum, depresyon varlığında özellikle serotonerjik ajanlar tedaviye eklenir.
Çekingen Kişilik Bozukluğu:
Reddedilmeye karşı aşırı duyarlı, koşulsuz kabul edilmeyle ilgili alışılmadık derecede güçlü garanti ihtiyaçları nedeniyle sosyal açıdan içe dönük bir hayat yaşayan bireylerdir. Asosyal olmayıp, arkadaşlık için büyük arzu duyarlar ancak utangaçlıkları nedeniyle bunu başaramazlar. Çekingen kişilik bozukluğu olan bireyler sıklıkla karşı tarafça aşağılık kompleksine sahip olarak değerlendirilirler.
DSM-5 tanı ölçütlerine göre çekingen kişilik bozukluğu belirtileri şunlardır.
Çekingen kişilik bozukluğunun en temel özelliği reddedilmeye olan aşırı hassasiyetleridir. Kişiler arası ilişkilerde sıcaklık ve güven arzularlar ancak reddedilme korkusuyla ilişkiden kaçınırlar. Özgüven eksikliği gösterirler, kendilerini arka planda tutarlar, topluluk önünde konuşmaktan ve başkalarından bir şey istemekten çekinirler. Diğer insanların yorumlarını aşağılayıcı ya da küçük düşürücü olarak algılama eğilimindedirler. Herhangi bir talepleri reddedildiğinde kırılganlık gösterir, incinmiş hisseder ve uzaklaşırlar. Sorumluluk gerektiren işlerde başarılı olamazlar. Eleştirilmeden kabul görme garantisi almadan bir ilişkiye kolay kolay başlayamazlar. Yakın arkadaşları ya da sırdaşları yoktur.
Çekingen kişilik bozukluğu olan bireyler koruyucu bir çevrede işlevsel bir yaşam sürebilirler. Evlenen hastalar aile üyelerinin çevrelediği dar bir yaşam alanında mutlu bir hayat sürdürebilir. Destek sistemleri çöktüğünde depresyon, kaygı ve öfke bozukluğu yaşama olasılıkları yüksektir. Fobik kaçınma sık görülür. Sosyal fobi gelişebilir.
Çekingen kişilik bozukluğu tedavisi:
Hastayla ittifakı güçlendirecek bir psikoterapi yaklaşımı iyileşmeye götürür. Psikoterapist hastanın korkularına ve reddedilme endişesine yönelik kabullenici bir tutum sergilemelidir. Girişkenlik eğitimleri, grup terapileri tedavinin parçalarıdır.
Farmakoterapi anksiyete ve depresyonu tedavi etmek için kullanılır.
Bağımlı Kişilik Bozukluğu:
Pasif-bağımlı kişilik olarak da adlandırılan bağımlı kişilik bozukluğu, kendi ihtiyaçlarını diğerlerinin ihtiyaçlarından geride tutma, hayatlarının önemli kararları için sorumluluğu başkalarına verme ile karakterizedir. Özgüven eksikliği yaşayan bu bireyler yalnızlığa dayanamazlar.
Freud’un bağımlılık, cinsellikten korkma, kendine güvensizlik, pasiflik, telkine yatkınlık ve ısrarcı olmama ile tarif ettiği oral bağımlı kişilik, günümüzde bağımlı kişilik bozukluğu ile örtüşmektedir.
Kadınlarda daha sık görülen bu kişilik bozukluğu türü, bütün kişilik bozukluklarının %2,5’unu kapsar.
Bağımlı kişilik bozukluğu belirtileri ve tanı ölçütleri şunlardır.
Bu kişilik bozukluğu türünde kişiler sorumluluk gerektiren mevkilerden kaçınır, alt rollerde kalmayı tercih ederler. Yalnızlığa dayanamazlar. Haddinden fazla teminat ve tavsiye almadan karar veremezler. Bağlanma ihtiyacı nedeniyle istismarcı, sadakatsiz, alkolik, madde bağımlısı bir eşe uzun süre katlanabilirler.
Paylaşılmış psikotik bozuklukta çiftlerden bir tanesinin genellikle bağımlı kişilik bozukluğu olması dikkat çekici bir özelliktir.
Bağımlı kişilik bozukluğu tedavisi:
Bağımlı kişilik bozukluğu tedavisi oldukça başarılı olup, psikoterapi ilk seçenektir. Davranışsal terapi, girişkenlik eğitimi, aile terapisi ve grup terapileri başarı ile kullanılmaktadır.
Farmakoterapi, anksiyete ve depresyon gibi bağımlı kişilik bozukluğuna sık eşlik eden özgün belirtiler için kullanılır. Panik atak varlığında imipramin etkin bir ilaçtır. Benzodiazepinler ve serotonerjik ajanlar da tercih edilebilir.
Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu:
Duygusal katılık, düzenlilik, ısrarcılık, inatçılık, kararsızlık ile karakterize ve mükemmeliyetçilik ile esnek olamamanın temel örüntüyü oluşturduğu bir kişilik bozukluğu türüdür.
Erkeklerde daha sık görülen bu bozukluk, Freud tarafından anal dönemde yaşanan zorluklara bağlanmıştır. Obsesif kompulsif kişilik bozukluğunun tahmini prevalansı %2-8'dir.
Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu olan hastalar kurallar, düzenlemeler, düzen ve tertiplilik, ayrıntılar, mükemmele ulaşma uğraşı içindedirler. Kurallara katı biçimde uyulmasını savunurlar ve kendilerinin ihlal olarak gördükleri şeylerin yapılmasına katlanamazlar. Hoşgörü ve esneklikten yoksundurlar. Rutine binen ve uyum gösteremeyecekleri değişimler olmadıkça uzun süre çalışma kapasitesine sahiptirler. Resmi, ciddi ve espri anlayışından yoksun davranırlar. Bu kişilerle uzlaşmak zordur, başkalarının kendilerine uyum göstermesinde ısrarcıdırlar. Kendilerinden güçlü olduklarını kabul ettikleri kişileri memnun etmeye isteklidirler. Karar vermekte oldukça zorlanırlar, çünkü yanlış yapmaktan korkarlar. İstikrarlı bir evlilik ve mesleki yaşam sürdürmeleri çoğu kez yaygındır. Arkadaşları azdır.
DSM-5 tanı ölçütlerine göre obsesif kompulsif kişilik bozukluğu belirtileri şunlardır.
Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu değişken ve öngörülemez bir seyir izler. Hastalarda zaman zaman obsesyon ya da kompulsiyonlar gelişebilir. Beklenmedik değişimlere karşı hassasiyetleri ve toleranslarının olmaması nedeniyle kişisel yaşamları kısır kalabilir.
Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu tedavisi:
Obsesif kompulsif kişilik bozukluğunu diğer kişilik bozukluklarından ayıran en önemli özellik bireylerin sıkıntılarının farkında olmaları ve kendi başlarına tedavi arayışına girmeleridir. Serbest çağrışıma ve yönlendirici olmayan terapiye iyi yanıt alınır. Grup terapisi ve davranışçı terapi tedavide bir basamak öndedir.
Klonazepam, klomipramin, fluoksetin gibi ilaçlar gereğinde tedavide kullanılabilir.
Başka Türlü Adlandırılamayan Kişilik Bozuklukları:
Kişilik bozukluklarının teşhis ve tedavisinde Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi olarak psikiyatrist, psikoterapist ve psikologlardan oluşan ekibimizle hizmetinizdeyiz.
Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi, Psikiyatrist ve Psikoterapist Emine Filiz Uluhan.
BulutPress® Web Tasarım