Ağlayamamanın Altında Yatan Sebepler

Ağlamak, her bireyin zaman zaman yaşadığı farklı nedenlerle ortaya çıkan doğal, insani bir tepkidir. Genellikle üzüntü, kaygı, korku ya da stres gibi durumlarda yaşanılan ağlama durumu, kişinin duygusal yükü atabilmesine ve rahatlamasına yardımcı olur. Neden ağlayamayız?

Bu nedenle yaşanan olayları kabul edebilme, duygusal iyileşmenin gerçekleşmesi ve stres durumlarında baş edebilmek için önemlidir. Peki ya ağlayamamak? Zaman zaman ağlama ihtiyacı duymanıza rağmen ağlayamadığınız ya da çevrenizde ağlayamadığından yakınan tanıdıklarınız var mı? Neden ağlamakta zorlanıyorum? Niye ağlayamıyorum ben? gibi soruların yanıtını merak ediyorsanız bu yazımızda ağlayamamanın sebeplerine değineceğiz.

Ağlayamamanın altında yatan birçok sebep olabilir. Bunların başında fiziksel belirtilerin araştırılması gerekir. Göz kuruluğu ya da gözyaşı üretimini engelleyici herhangi bir hastalık olup olmadığından emin olmak önemlidir. Kullanılan bazı ilaçlar, gözyaşı üretimini azaltıcı etkiye sahip olabilir. Otoimmün rahatsızlıklar, bazı beyin ve sinir sistemi hastalıkları, hamileliğe ve menopoza bağlı hormonal değişimler ya da dengesizlikler kişinin ağlamasını engelleyebilir.

Bir diğer önemli faktör toplumsal nedenlerdir. Ağlamaya engel olan nedenlerin başında gelen ve herkesin yaşamında çoğu kez duyduğu toplum tarafından sık tekrarlanan “erkek adam ağlamaz” cümlesidir. Çok küçük yaşlardan itibaren söylenen ve yaygın bir kullanıma sahip olan bu anlayışın, birçok kişi üzerinde özellikle erkeklerde etkisi büyüktür. Çoğu erkek duygularını ifade edebilmenin önemini bildiğini fakat bunu yapamadıklarını ortaya koymaktadır. Bunun nedeni ise erkeğin güçlü görünebilmesi için gözyaşlarına hakim olması gerektiği toplum tarafından yüklenmiştir. Bir erkek duygularını nasıl yaşarsa yaşasın dışarıya yansıtmaması gerektiği bilinci çok küçük yaşlarda oluşturulmuştur. Aksi durumda ise, güçsüzlüğünü ortaya koyduğu ve erkekçe olmayan bir davranış sergilediği inancı hakimdir.

Bir diğer önemli neden ise, çevresel faktörlerdir. Sahip olduğunuz kültür faktörü duyguların dışavurumunda önemli bir yere sahiptir.Yetiştirildiğiniz kültürde size duygularınızı bastırmanız öğretildiyse, muhtemelen duygularınızı göstermekten kaçınan bir birey haline gelirsiniz. Baskıcı bir toplumda yetişen bir çocuk, ağlamayı zayıflık olarak algılamaktadır. Yetişkinlik döneminde ise çevresi tarafından güçsüz algılanmak istemeyen bireyin ağlayamamasının nedenleri arasında baskı ile büyütülmesi gösterilmektedir.

Psikolojik nedenlere değinecek olursak, bazı psikolojik bozukluklar da kişinin ağlama tepkisini engellemektedir. Aslında ağlamanın fazla olma durumu bir depresyon belirtisi iken, tam tersi ağlayamama durumu da melankolik depresyon olarak değerlendirilmektedir. Melankolik depresyon, kişinin çevresine karşı ilgisiz ve tepkisiz kalmasına yol açabilir. Bu noktada kişi, üzgün olduğu durumlarda ağlayamadığı gibi mutlu anlarda da sevinememe gibi belirtiler gösterebilir. Bazı anksiyete bozuklukları ve duygusal travmalar ağlamayı engelleyebilir. Yaşanan bazı travmatik olayların ardından kişi duygusal tepkilerini bastırmaya çalışır. Özellikle çocukluk döneminde yaşadığı duygulara önem verilmeyen çocuklar, yetişkinlik dönemlerinde psikolojik kökenli ağlayamama sorununu yaşayabilmektedir. Ebeveynlerin ağlama durumuna verdikleri tepkiler “Ağlama sakın, buna mı ağlıyorsun, ağlanacak bir şey yok “gibi söylemleri, çocukların ileride bu sorunu yaşamasının temel nedenleri arasındadır. Ve son olarak bazı kişilik özelliklerine bağlı olarak kişi, duygusal tepkilerini göstermekte zorlanabilir.

Yapılan çalışmalarda, düzenli ağlayan insanların diğerleriyle ve çevresiyle daha güçlü bağları olduğunu ve daha fazla sosyal destek alabildiklerini göstermiş. Ağlamakta güçlük çeken bireylerin ise; empati kurmakta zorlandığı, diğerleriyle daha az iletişim kurabildikleri ve çevresine karşı daha az duygusal tepkiler verdikleri saptanmış.

Ağlayabilmek ve Duygularınızı Rahat İfade Edebilmek için Öneriler:

Üzülmek ve ağlamak da sevinmek kadar doğal ve normal bir duygudur. Yaşadığınız bütün duyguların normal olduğunu kabul edin.

Kendinizi rahat bir şekilde ifade edebilmek için duygularınızı tanımaya çalışın. Duygusal farkındalık çalışmaları yapmanız, duygularınızı açık bir şekilde ifade edebilmenize yardımcı olacaktır.

Duygularınızı bastırmak yerine ifade etmeyi seçin. Her birey farklı özelliklere sahiptir siz de duygularınızı ifade edebilmek için konuşmak yerine yazı, şiir, resim ya da dans gibi farklı yollar deneyebilirsiniz.

Yaşadığınız durumlara nasıl tepki veriyorsunuz ya da veremiyorsunuz gibi davranışlarınızın farkında olun.

Güven duyduğunuz kişilerle hissettiklerinizi konuşabilmeyi deneyin.

Duygularınızı açık bir dille ifade edebileceğiniz, kendinizi rahat ve güvende hissedeceğiniz ortamları keşfetmeye çalışın.

Ağlama sırasında vücutta endorfin ve oksitosin hormonları salgılandığından, duygusal ya da fiziksel bir acı hissettiğinizde acılarınızın azalmasına yardımcı olacaktır. O nedenle ağlama ihtiyacı doğduğunda bastırmak yerine, acınızı hafifletmeyi deneyebilirsiniz.

Ağlamak, sıklıkla olumsuz bir davranış olarak görülse de bazı durumlarda kişinin ruh halini iyileştirmesine yardımcı olmaktadır. Ağladıktan sonra kendinizi daha rahatlamış hissedeceksiniz.

Özetle, duygularınızı ifade edebilmek kendinizi sağlıklı ve mutlu hissedebilmeniz için önemli ve gereklidir. Kendinize izin verin ve alternatif yollar deneyerek, duygularınızı keşfetmeyi öğrenin. Ağlayamama durumunuz, yaşam kalitenizi etkiliyor ve bu durum sizi rahatsız ediyorsa altında yatan nedenlerin araştırılabilmesi için bir uzmana danışın. Ağlayamamanın altında yatan herhangi bir fiziksel neden yoksa psikolojik yardım almaktan çekinmeyin.

Psikolog Funda Buharalı. Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi.

Antalya Çift ve Aile Terapisi.