0242 311 44 33
İnsanın beş duyusuyla ilgili, bilimsel temele dayalı bir kavram olan hipnoz, gizemli bir güç havası yaratılarak şov ve kişisel çıkar amaçlı kullanılmadığında etkili bir psikolojik tedavi yöntemidir. Hipnoz tedavi amaçlı kullanıldığında hipnoterapi adını alır. Bu yetki yönetmeliklere göre tıp doktoru ve diş hekimlerine verilmiştir.
Hipnozun tarihçesi:
Günümüzden 6000-8000 yıl geriye giden Şaman ayinleri, hipnoz benzeri durumların ortaya konduğu, bilinen en eski uygulamalardır. Uygur, Çin, Hint, Tibet ve Mısır uygarlıklarında hipnozla ilgili tarihi bilgilere rastlanmaktadır.
Hipnozla ilgili birçok efsane Yunan mitolojisinde önemli yer tutar. Babasız olarak dünyaya gelen ve gecenin oğlu olarak tarif edilen Hypnose, tüm canlılara uyku veren Tanrı’ dır. Rüya Tanrısı Morfeus da, Hypnose’ un çocuklarından biridir. Hypnose, insanları gözleri açıkken bile uyutabiliyordu. Bu özelliğini sürekli güzel gözlerini görmek istediği, aşık olduğu Endymion üzerinde göstermiştir.
Hipnozla tedavi yani hipnoterapinin kurumsallaşması M.Ö 4. Yüzyılda Bergama’ da olmuştur. Bergama’ daki Akslepion Tapınağında su sesi ve müzik eşliğinde hastaların kendinden geçmesi sağlanarak, telkin verilip şifa elde edildiği, yani hipnoterapi yapıldığı tespit edilmiştir.
Anadolu’ da Selçuklular zamanında zihinsel engelli ve psikolojik rahatsızlığı olan bireylerin, su sesi, müzik ve telkinle tedavi edildiği, 1300’ lerin başında açılan Amasya Bimarhanesi’ nin ilk ruh hastalıkları hastanesi ve okulu olduğu da İslam Medeniyetinin de bu konuda ne kadar ileride olduğunu göstermektedir.
Bilimsel anlamda hipnozun başlangıcı ise 1765 yılında Franz Antoine Mesmer ile olmuştur. “Manyetizm Animal Teorisi” ni ortaya atan Mesmer, hipnoterapiyi bilimsel olarak kullanan ilk hekim olarak kabul edilir.
İlerleyen yıllarda hipnoz ve hipnoterapi tıp ve psikiyatri dünyasında önemli dönüm noktaları atlayarak literatürde yerini almıştır. 1837’ de İngiliz cerrah John Ellitson’ un “Mesmerik Anestezi Tekniği” ile yaptığı ameliyatlar, aynı yıl Fransız diş hekimi Quidet’ in hipnoanestezi altında yaptığı diş çekimi, 1841’ de James Braid’ in hipnoz terimini kullanması, 1885’ de Bauer ve Sigmund Freud’ un hipnotik yaş geriletme yöntemi ile histerik hastaları tedavi etmeleri, 1907’ de Pierre Janet’ in bilinçdışı modelini geliştirmesi, ikinci dünya savaşı sonrası travmatik nevroz tedavilerinde hipnozun kullanımı, 1950 yılında Stanford tarafından “Hipnoza Yatkınlık Skalası” nın geliştirilmesi, 1957’ de A.B.D’ de hipnozun tıp, psikiyatri ve diş hekimliğinde kullanılabileceğine dair yasanın çıkmasını bunlar arasında sayabiliriz.
Hipnozda bilinçdışı:
İnsan ana rahmine düştüğü andan itibaren organizmanın tüm kayıtları bilinçaltında tutulur. Depolanan bu bilgiler bilinç düzeyini uyararak beden fonksiyonlarını denetledikleri gibi, davranış ve duygusal tepkileri de yönlendirirler.
Bilinçdışı, kendisine verilen bilgileri depolarken o an için organizmanın yararına neyi gördüyse o haliyle gerçeğe dönüştürür ve kabul eder ya da tümüyle ret eder. Depolanan bilgi o an için yararlı görülmüş olsa da her zaman doğru ve işlevsel değildir. İşte bu hatalı kayıtlar, birçok hastalık ve psikolojik sorunun nedenini oluşturmaktadır.
Örneğin, mutsuz bir anınızda yemek yiyerek ya da sigara içerek rahatladınız. Bilinçdışı bunu organizma için koruyucu olarak algılayarak depolayabilir. Bir dönem sonra da sigara tiryakisi ya da yemek düşkünü, obez biri olarak kendinizi bulabilirsiniz.
Yıllar içinde defalarca sigarayı bırakma denemeleriniz başarısız oldu, binbir güçlükle vermeye çalıştığınız kiloları birkaç ay içinde yeniden aldınız, vücudunuz sigara ya da obeziteden zarar görüyor, istemenize rağmen kilo veremiyor, sigarayı bırakamıyorsunuz. Bunun sebebi bilinçdışındaki ilk kayıttır. Siz ne kadar iradenize sahip olmaya çalışsanız da bilinçdışı bilinci yenecektir.
Bilinçdışındaki ilk kayıta ulaşmak hipnoz ile mümkündür. Bilinçaltına verilen telkinler ile sigara bırakma, kilo kontrolü, fobilerden kurtulma, özgüven arttırma gibi birçok alışkanlıktan kurtulmak ya da birçok psikolojik sorunun üstesinden gelmek mümkündür.
Bilinçdışındaki kayıtlar çok baskındır ve beyin daima eski alışkanlıklarına dönmeye meyillidir. Yeni bir alışkanlığın beyin tarafından kabul edilmesi ortalama 2 yıldır. Bu yüzden bilinçdışına verilen telkinler, amaca ulaşana kadar sürdürülmelidir. Hastaya otohipnoz öğretildiği taktirde, ihtiyaç duyduğunda bu telkinleri tekrarlayarak tedavinin sürekliliği sağlanabilir.
Bilinçaltı, düşünceyi somut eyleme dönüştüren dev bir güçtür. Zihinde doğru ya da yanlış ne imajine edilirse bunu yerine getirecek olan bilinçaltıdır.
Duygu, düşünce ve sözlerle anlamlandırdığımız her şey bilinçdışında görsel malzeme halinde depolanır. Depolanan imaj etkisini yıllarca sürdürür. Düşünüp sorgulamadan kendisine söyleneni yapan bilinçaltına verilecek olumlu, yararlı ve yapıcı telkinler ile tedavi yönlendirilir.
Bilinçdışı hayal ve gerçeği ayırt edemeyip, söylenen her şeyi düz kelime olarak algıladığından hipnoz ve hipnoterapide “ima” lı sözcüklerden kaçınmak gerekir. Bilinçdışı tüm olumsuz kavramları ret eder. Rüyalar ve sezgiler bilinçaltının bize ulaşma yoludur.
Sonuç olarak hipnozda, biliçaltının hayal ve gerçeği birbirinden ayırt edememesi özelliğinden yararlanılır. Verilen telkinlerle tedavi yoluna gidildiğinde ise yapılan işlem hipnoterapi adını alır.
Hipnoz nedir?
Hipnoz, bilinçaltına ulaşma yöntemlerinden biridir. Hipnoz sırasında bilincin yargılayan özelliği aşılarak bilinçaltına ulaşılmaktadır.
Hipnoz sayesinde, insan fizyolojisine etki edebilecek kadar güçlü olan ruhsal hayal gücü açığa çıkarılmakta, hipnoterapi ile de bu güç birçok psikolojik ve fiziksel hastalığın tedavisinde kullanılabilmektedir.
Hipnoz ile korku, ağrı gibi semptomlar yok edilebilir, psikolojik kökenli fiziksel hastalıklar tedavi edilebilir, sigara ve uyuşturucu gibi alışkanlık ve bağımlılıklardan kurtulmak mümkün olur, dikkat ve hafıza güçlendirilebilir, obezite tedavi edilebilir, aşırı stres ortadan kaldırılabilir, özgüven geliştirilebilir. Hipnoz ile çoğul kişilik geliştirmek mümkün olduğu gibi, zaman algılamasını değiştirmek de mümkündür.
Hipnoz kesinlikle bir uyku hali değildir. Aksine telkin verilmedikçe bilinç ve farkındalık asla yitirilmez. Hipnotik transta görülen imajlar kalıcıdır ki bu durum hipnoterapide kullanılır.
Hipnoterapist, hipnozda bilinçaltına ulaşmayı ve fizyolojik yanılsamalardan faydalanmayı amaçlar. Başarılı bir hipnoz için hastaların öğrenme yetenekleri sezilerek görsel, işitsel, dokunsal ya da duygusal imajinasyonlar tercih edilerek optimum etki sağlanmalıdır.
Birçok uzman hipnozu duyu ötesi, duyu fazlası, duyular üstü, karşılıklı iletişim sağlayan bir tedavi yöntemi olarak tanımlar.
Bir amaca ulaşmak için, kişinin yoğun konsantrasyona girerek veya girmesi sağlanarak, farkındalık durumunda bazı değişiklikler yapılması için verilen telkinlere ve uyaranlara karşı oluşturulan cevap, fizyolojik anlamda hipnoz tanımıdır.
Amerikan Tıp Birliği hipnoz nedir sorusunu şöyle yanıtlamaktadır.
“Hipnoz, bilincin yargılayıcı özelliğinin aşılarak, kabul edilebilir seçici bir düşüncenin kurulması ve kalıcı hale getirilmesidir.”
Hipnoz çeşitleri:
1)Spontan hipnoz: Dışarıdan gelen uyarıların azaldığı, tekrarlayan monoton uyarılara maruz kalındığında kendiliğinden hipnoza girilebilir. Heyecanlı bir maç izlerken, kulaklıkla müzik dinlerken, uzun yolda otomobil kullanıp yol çizgilerini takip ederken v.s günlük hayatta kısa süreli hipnoza girip çıkabiliriz.
2)Otohipnoz: Hastanın kendi kendisinin hipnotizörü olduğu durumdur. Hipnoterapistin öğrettiği tekniklerle birey kendi sorunu yönünde kendi kendine telkin yapar. Otohipnoz ancak 3-5 seanslık formal hipnozu takiben başlayabilir.
3)Self hipnoz: Sabah erken kalkmamız gerektiğinde çoğu kez kurduğumuz saat çalmadan birkaç dakika önce uyanırız. Bu şekildeki şartlanmalar self hipnoz olarak isimlendirilir. Otohipnozda telkinleri terapist hazırlayıp, transa girmeyi öğrenen hasta kendi kendine telkin yaparken, self hipnozda birey kendi telkinini kendisi hazırlar.
4)Kimyasal hipnoz: Hipnotik madde ve ilaçlarla elde edilen hipnoz şeklidir. Bir dönem askeri, kriminal ve istihbarat amaçlarıyla kullanılmıştır. Etik olup olmadığı tartışmalıdır.
5)Sublüminal hipnoz: Genelde reklamcılık ve siyasette kullanılmaktadır. Reklam panoları, televizyon reklamları, filmler, panel ve seminerler, mitingler, yazılı ve görsel medyada yapılan çok ince tekniklerle kişiler farkında olmadan bilinçaltlarına istenen amaç doğrultusunda telkinler verilmektedir.
6)Formal hipnoz: Hipnoterapist olarak bizim karşıdaki bireye uyguladığımız hipnoz çeşitidir. Klasik hipnoz, bilinçli hipnoz, Eriksonian hipnoz, grup hipnozu gibi farklı yöntemler formal hipnozda kullanılabilir.
Hipnozdaki fiziksel ve zihinsel değişiklikler:
Hipnozda verilen telkinlerin etkisi hemen görülebildiği gibi günler sonra da ortaya çıkabilir.
Hipnozla ilgili merak edilenler ve bazı önemli hususlar:
Hipnoz nasıl yapılır?
Hipnoz, beş duyuyu da kullanarak kişinin iç dünyasına ulaşmaktır. Hastanın dikkatinin dış dünyadan uzaklaştırılarak başka bir noktaya çekilmesi hipnozun ana kuralıdır. Bunun için geliştirilmiş yöntemlere indüksiyon yöntemleri denir.
Direkt yöntemde hipnoterapist sağ eliyle hastanın çene ucunu tutarken, sol eliyle hastanın alnına dokunur. Hasta ve hipnoterapist gözlerini kırpmadan birbirlerine bakarken verilen telkinle hipnoza girilir.
Sarkaç metodu, gözü tespit (odaklanma) metodu, sayısal ritm metodu, üç kelime hipnozu, gevşeme yöntemleri, solunum ritmi gibi indirekt yöntemlerle de hipnoz gerçekleştirilebilir.
Hipnozda telkin ve telkinin önemi:
Hipnoterapide tedavi edici unsur telkinlerdir. Telkin sayesinde bilinçaltındaki potansiyel ortaya çıkarılarak değişim sağlanır.
Hipnoterapistin ses tonu ve sesin vurgusu, etkileyiciliği telkinin kabulünde büyük öneme sahiptir. Telkinler direkt ya da endirekt verilebilir. Direkt telkinler sınırlı etkiye sahip ve daha çok semptoma yöneliktir. Endirekt telkinler ise anekdotlar içinde veya metaforlarla verilen telkinlerdir.
Hipnoterapide telkinler hasta ile ilk görüşmede başlamıştır. Henüz iletişim aşamasında, hastanın bunun telkin olduğunun bilincinde olmadığı dönemdeki telkinler prehipnotik telkindir. Bu dönemde hastanın tedavi olabileceğine dair gizli, dolaylı telkin verilir.
Hipnoza ulaştıran, derinleştiren ve değişimi sağlayan telkinler ise intra hipnotik telkin olarak isimlendirilir. Hipnozda kişinin zihinsel denetimi açık olduğundan birey kendince uygun bulduklarını kabul edecektir. Yani bireyin kendi isteği dışında bir şey yaptırmak mümkün değildir. Sıklıkla sorulan kişilik değişimi, ahlak dışı davranışlara yönlendirmek gibi durumlar söz konusu değildir. Kişi bu tür şeylere zorlanırsa kendiliğinden hipnozdan çıkar.
Hipnoz seansı sırasında veya seans sonrasına yönelik olarak, oto telkinle verilen telkinlere ise post hipnotik telkin denir. Tedavi amaçlı telkinlerin çoğu post hipnotiktir.
Hipnozda Milton H. Erickson ekolü:
Ana prensibi transa sokmadan hipnoterapidir. Anekdotlar içinde dolaylı telkin verilir. Bu yöntem hastanın içindeki çağrışımı harekete geçirerek, mesajın çok hızlı bir şekilde bilinçaltına ulaşmasını sağlar. Hastanın direncini azaltan etkili bir yöntemdir. Kişinin rekabetçi özellikleri tedavide kullanılır.
Hipnozun kullanım alanları:
Hipnoz başta psikolojik sorunlar olmak üzere diş hekimliği, kadın hastalıkları ve doğum, cerrahi gibi birçok tıp dalında kullanılabilmektedir. Hipnozun kullanım alanlarını şöyle özetleyebiliriz.
Psikiyatride ve psikolojik sorunlarda hipnozun kullanımı:
Hipnoterapi emosyonel kaynaklı problemlerin tedavisinde temel tedavi yöntemlerinden biridir. Spesifik fobiler, panik bozukluğu, agorafobi, sosyal fobi, dissosiyatif bozukluklar, psikojenik ağrı bozukluğu, yeme bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, cinsel işlev bozuklukları, bağımlılık tedavileri, uyku bozuklukları, nevrozlar, anksiyete bozuklukları, stres kontrolünde hipnoterapi ile yüz güldürücü sonuçlar alınır.
Hipnoterapist Emine Filiz Uluhan, Psikoterapist ve Psikiyatrist Dr.
Antalya Hipnoz Merkezi, Psikiyatri ve Psikoterapi Antalya.