Gerçeklik Terapisi

Geleneksel psikoanalitik terapinin dezavantajlarını fark eden William Glasser, gerçeklik terapisini geliştirmiştir. Çalışmalarını kendi kurduğu Gerçeklik Terapisi Enstitüsünde yapmaktadır.

Gerçeklik terapisi kuramında insan doğasının olumlu olduğu kabul edilir. Ancak, insanlar özverili, bağışlayıcı, sevecen ve üretken olabildikleri gibi kandırıcı, yanıltıcı, şaşkın, bencil, keyfine düşkün, büyüklük taslayıcı niteliklere de sahiptir.

Glasser, insanların en belirgin motivasyonunun hazzı arttırmak ve acıyı azaltmak olduğunu söyler. Zevk ve acı duygularının kaynağı, temel ihtiyaçların (hayatta kalma, sevme ve ait olma, güç, özgürlük, eğlence) doyurulması ya da doyurulmaması ile ilgilidir. İhtiyaçları doyurduğumuzda kendimizi iyi hissederken, ihtiyaçlarımız karşılanmadığında kötü hissederiz. Buradan bakışla davranışlarımızın en belirgin güdüleyicisinin, istediklerimiz ile sahip olduklarımız arasında kalan boşluk olduğunu söyleyebiliriz.

Doğuştan gelen ve evrensel olan beş temel ihtiyacımız; hayatta kalmak, sevmek ve ait olmak, güç, özgürlük ile eğlencedir. İnsan olarak kendimizi iyi ya da kötü hissetmemizi sağlayan davranışlarımızı hatırlama yeteneğimizi miras olarak alır, herhangi bir davranışta bulunurken bunları rehber olarak kullanırız. Glasser, güce ihtiyacı olan tek memeli varlığın insan olduğunu söyler.

Yaptığımız her davranış, bizim o andaki ihtiyacımızı en iyi şekilde karşılamak için yaptığımız çabalardır.

Sevme ve ait olma ihtiyacı aile, arkadaşlar, akrabalar, yaşanan dostluklar ve partnerimiz ile karşılanır. Burada en problemli olan genelde partner ile olan gerçek aşkı bulmaktır.

Eğlenme ihtiyacı en kolay doyurulabilen ihtiyaçtır. İlişkinizde eğlenip, gülebiliyorsanız mutlu olmanız kolaylaşacaktır.

Özgürlük ihtiyacımızı, ancak hayatımızın kontrolünün bizde olduğuna inandığımız zaman doyurabiliriz. Bir tehdit altında olduğumuzda, en çok özgürlük ihtiyacımızdan dolayı endişeleniriz. Seçim yapma özgürlüğü bu ihtiyacın önemli bir yönüdür ki bizler bu gücümüzü çoğu kez unutmaktayız.

Hayatta kalmak için değil de sırf güçlü olmak için gücü istemek, sadece insanlara özgüdür. İnsanlar kalıtsal olarak içten bir şekilde önemli olduğunu hissetmeyi ve başkalarının da kendinin önemli olduğunu bilmesini isterler. Başkalarına sözümüzü geçirmek güç ihtiyacımızı karşılamanın en temel yoludur. Önem verdiğimiz insanlar bizi yok saydığında kendimizi güçsüz hisseder ve acı yaşarız. Güç ihtiyacı psikolojik sorunlarımızda baş aktörlerden biridir.

Günümüzdeki psikolojik rahatsızlık ve mutsuzlukların en önemlilerinden biri de çiftlerin özgürlük ve ait olma ihtiyaçları arasında bocalayarak gerçek aşkı bulamamalarıdır. Burada güç isteği de devreye girdiğinde ilişkinin çatırdaması kaçınılmadır. Glasser, “güç aşkı yok eder” diyerek bunu özetlemiştir. Sevgisiz cinsellik ve güç arayışı insanların gerçek mutluluğu yakalamalarına engel olmaktadır.

Gerçeklik terapisinde toplam davranış terimi vardır. Bu terim insan davranışlarının çok boyutlu olduğunu ifade eder. Bütün davranışlar; eylem, düşünme, hissetme ve fizyoloji olmak üzere dört bileşenlidir. Düşünme ve eylem arabanın iki ön tekerleği gibi yönlendirmeyi yaparken, arka tekerlekler hissetme ve fiziksel durumu işaret eder. Yani duygularımız ve fizyolojik durumumuz doğrudan bizim hareketlerimiz ve düşüncelerimizden etkilenmektedir.

Gerçeklik terapisinin temel felsefesi seçim kuramına dayanır. Seçim kuramı özetle şöyledir: Bizler hissettiğimiz mutsuzluklar da dâhil olmak üzere yaptığımız her şeyi kendimiz seçiyoruz.

Başkalarının davranışlarını kontrol edemeyeceğimize göre mutluluğumuz kendi davranışlarımızı kontrol etmekten geçer. Başkalarına verebileceğimiz tek şey, bilgidir.

Seçim kuramının 10 temel öğesi şunlardır.

1)Davranışlarını kontrol edebildiğimiz tek kişi kendimizdir.

2)Diğer insanlara verebildiğimiz ya da onlardan alabildiğimiz tek şey bilgidir.

3)Uzun süreli psikolojik problemler, temelde bir ilişki problemidir.

4)İlişkilerimizde bazı problemlerin yaşanması kaçınılmazdır.

5)Bizi bugün biz yapan şeyde, geçmişteki acı dolu yaşantıların payı büyüktür. Ancak bu acıları yeniden yaşamak ve hatırlamanın sorunun çözümünde hiçbir rolü yoktur. Önemli olan şu andaki ilişkimizi geliştirmektir.

6)Hayatta kalma, sevme ve ait olma, güç, özgürlük ve eğlence olmak üzere bizi yönlendiren beş genetik ihtiyaç vardır.

7)Bizler, bu ihtiyaçlarımızı yalnızca kalite dünyamızdaki görüntü veya görüntülerle karşılayabiliriz.

8)Doğumdan ölüme kadar yapabileceğimiz tek şey davranışlarda bulunmaktır. Bu, hareket etmek, düşünmek, hissetmek ve fizyolojik durumdan oluşan, birbirinden ayrılamayan dört bileşenden oluşur.

9)Bütün toplam davranışlar, fiil kullanarak ifade edilir ve bunun en çok tanınan bir unsuru ile isimlendirilir.

10)Davranışlar bir seçimin sonucu olup, biz bunun davranış ve düşünce unsuru üzerinde doğrudan kontrol sahibiyiz. Duygularımız ve fizyolojimiz ise doğrudan unsurlar üzerinden dolaylı olarak kontrol edilebilir.

Seçim kuramının tam zıddı dışsal kontrol psikolojisidir. Buna göre insanlar çevre tarafından kontrol edilmektedir. Bunun temel felsefesi yanlış yapanı cezalandır, doğru dediğimiz şeyi yaptığında ödüllendir.

Dışsal kontrol psikolojisi yedi ölümcül alışkanlığa zemin hazırlar. Bunlar; eleştirme, suçlama, yakınma, beynini kemirme, tehdit etme, cezalandırma ya da kontrol etmek için ödüllendirmedir.

Bunların zıddı olarak insanlar arasında bağ kurmaya yarayan yedi alışkanlık ise; özen gösterme, güvenme, dinleme, destekleme, konuşarak anlaşma, dostça davranma ve cesaretlendirmedir.

Glasser, mutsuzlukların, evlilik ve çift problemlerinin altında dışsal kontrol psikolojisi alışkanlıklarının yattığını savunur.

Gerçeklik terapisi kuramına göre kişiliği oluşturan temel ihtiyaçlar doğumda sabitleşir ve değişmeden kalır. Örneğin, biri için özgürlük ihtiyacı daha az, sevgi ve ait olma ihtiyacı daha fazla iken, bir diğer kişi için özgürlük ihtiyacı herşeyin önünde gelebilir. Çocuklukta bizim için neyin doğru olduğuna karar veren birilerinin yanlış kararları ve çocuğa güvenmediğini açıkça göstermeleri, yetişkinlikteki tüm ilişkileri derinden etkileyecektir. Erken dönemde güvenme deneyimi sağlıklı bir ruh halinin en temel öğesidir.

Gerçeklik terapisi bakış açısına göre ruhsal açıdan sağlıklı insanlar seçim kuramını savunurlar. Bu insanlar başkalarının haklarını ihlal etmeden ihtiyaçlarını karşılamakta ve mutluluğu yakalamaktadır. Beş temel ihtiyacımızdan birini ya da daha fazlasını nasıl karşılayacağımızı anlayamadığımızda, bu, bir gün ruhsal rahatsızlık olarak karşımıza çıkacaktır. Bireyler başkaları ile bağlantı kuramadıklarını hissettiklerinde fonksiyonel davranamaz, acı veren ve yıkıcı olan davranışı seçerler. Ancak danışanlar seçimlerinden dolayı hiçbir zaman eleştirilmemelidir. Çünkü birey o anda kendi için en iyi alternatif olduğunu düşünerek o davranışı yapmaktadır.

İnsanlar genelde üç nedenden ötürü kötü seçimler yaparlar.

1)İhtiyacımız karşılanmadığında çoğu kez ilk tepki kızgınlıktır. Fakat kızgınlığımızı ifade ettiğimizde ilişkimize zarar vereceğini biliriz ve depresyona girmek gibi bir davranışı seçerek kızgınlığımızı bastırırız.

2)Özellikle depresyon gibi bazı davranışları seçmek, en etkili yardım isteme yolu olarak işlevsellik yaptığından tercih edilebilmektedir.

3)Depresyona girmek gibi kolay bir yolu seçmek problemle yüzleşmek ya da reddedilme riskini azaltmakta, zor alternatifleri seçmemizi engellemektedir.

Gerçeklik terapisi seanslarında ruhsal değerlendirme yapılmaz, problemli davranışın ne olduğu anlaşılmaya çalışılır. Danışma ilişkisi, danışanın sevgi ve ait olma ihtiyacını doyurmaya yöneliktir. Davranışlara ve düşüncelere odaklaşan, oldukça aktif bir terapi yöntemidir gerçeklik terapisi. Pek çok danışan için 10 seans yetmektedir.

Gerçeklik terapisinin amacı, danışanların başkalarına müdahale etmeden, zarar vermeden kendilerine yararlı olacak daha iyi seçimler yapmalarını sağlamaktır. Danışanın sıkıntı yaşadığı kritik ilişkiler değerlendirilerek yeni ve daha doyurucu ilişki kurmayı öğrenecektir. Seçim kuramı öğrenildikçe, danışan yaptığı seçimlerin sorumluluğunu almayı bilecektir.

Gerçeklik terapisi şimdiye odaklıdır. Geçmişte olanlara sığınmaktan kesinlikle kaçınılır. Danışanda kusur bulmakla uğraşılmaz, danışan suçlanmaz. Şu an ne yapılması gerektiğine ve danışanın yeni seçimler yapabilmesine odaklanılır.

Gerçeklik terapisinde sekiz basamaklı bir yaklaşım önerilir.

1)Danışman ile danışan arasında terapötik bir arkadaşlık kurulması.

2)Danışanın şu an ne yaptığının belirlenmesi.

3)Mevcut seçimlerin değerlendirilmesi.

4)Sorumlu davranışların planlanması.

5)Planın danışan tarafından taahhüt edilmesi.

6)Danışan planı uygulamadığında bahane kabul edilmez, ne zaman yapacaksın? gündeme gelir.

7)Danışanların davranışlarının sonucunu yaşamalarına izin verilir.

8)İpin ucu hiç bırakılmaz. Nihayetinde tüm problemlerin çözüleceği mesajı verilir.

Psikoterapi Antalya, Antalya Psikiyatri Merkezi, Psikiyatrist ve Psikoterapst Emine Filiz Uluhan.