Ağır Kişilik Bozukluklarında Tedavi

Ağır kişilik bozukluklarının tedavisinde ilaçlar ilk tercih olmamakla birlikte hedefe yönelik, kısa süreli, dikkatle seçilecek bir ilaç oldukça faydalı olabilir. Kişilik bozukluklarının tedavisinde ilaçların ikinci planda kalmasının nedeni, kişilerin temel sorunlarının ilaç sağaltımından etkilenmemesidir.

Geçici psikotik dönem geçiren, paranoyaları olan, dürtüsel davranan ve bilişsel dağınıklığı olan hastalarda düşük doz antipsikotikler, iki uçlu duygudurum bozukluğu belirtileri gösteren, hipomanik coşku, histeroid disfori ve dirençli depresyonu olan hastalarda lityum, depresyon, panik atak ve takıntı gösteren hastalarda trisiklik antidepresanlar, atipik depresyon ve agorafobili hastalarda monoamin oksidaz inhibitörleri kullanılabilir.

Benzodiyazepinler, yeni kuşak antidepresanlar, karbamazepin ve diğer antikonvülzanlar da kişilik bozukluğu tedavisinde zaman zaman tercih edilebilmektedir.

Psikiyatrist ilaç tedavisinin hastanın tüm sorunlarının çözümü olmadığını özellikle belirtmeli, diğer tedavi yöntemleri ihmal edilmemelidir.

Ağır kişilik bozukluğu olan hastaların tedavisinde önerilen ilk tercih psikanalitik psikoterapidir. Gerçeği değerlendirme yetisi kaybolmamış, benlik güçleri yerinde, yüceltme yetisine sahip hastalar psikanalitik psikoterapiden en iyi yararlanacak gruptur. Kendisi hakkında yorum yapabilen, belirgin alkol ve madde kötüye kullanımı olmayan, tedaviye istekli ve çevresel destek alabilen hastalar psikoterapiden büyük fayda görürler.

Narsisistik kişilikler, paranoid, şizoid ve sınır kişilik bozukluğu olan bireyler psikanalitik psikoterapi için uygundur. Ağır antisosyal kişilikler, “mış gibi” kişilikler ve hipomanik kişilikler psikanalitik psikoterapi ile tedaviye uygun değildir. Her ne olursa olsun tedavide en önemli nokta hastanın tedaviye uyumu ve katılım isteğidir.

Hastaların dış yaşantılarında yoğun dağınıklık, ağır sosyal yalıtım ve çevresel yardım az ise destekleyici psikoterapi öncelikle gereklidir. Eyleme vurmaya yoğun eğilim gösteren, nesne ilişkilerinde önemli ve güncel bir kriz bulunan kişilik bozukluğu vakaları destekleyici psikoterapiden fayda göreceklerdir.

Kronik yalancılık, saldırgan ve yıkıcı davranışlarda bulunan, kendine zarar verici eylem ve davranışlarda bulunan, mazoşist eyleme vurmaları olan hastalar önce yatarak tedavi görmeli, sonra psikoterapi almalıdır.

Psikanalitik ve destekleyici psikoterapi arasındaki fark, psikanalitik terapinin aktarımları çözümlerken, destekleyici psikoterapinin onları yönlendirmesidir. Psikanalitik psikoterapide ikna etmek ve onaylamaktan kaçınırken, destekleyici psikoterapide temel prensip ikna ve onaylamaktır.

Kişilik bozukluklarının tedavisinde aile ve grup terapilerinin de faydası olmaktadır. Özellikle sınır kişilik bozukluğu olan bireylerin tedavisinde etkin biçimde grup ve aile terapileri kullanılabilir.

Aile terapisinde önce ailenin gereksinimleriyle eşduyum sağlanmaya çalışılır, sonra da hastanın gelişimsel girişimleri desteklenir.

Grup terapilerinde ise hasta kendini daha iyi gözlemlemekte, grup arkadaşlarından gelen kışkırtıcı ve güvensizlik doğurucu tutumları, terapistten gelenlere göre daha kolay kabullenmektedir. Bu bakımdan grup terapisi bazen bireysel terapilere göre avantaj sağlar.

Ağır kişilik bozukluğu olan kişilerin tedavisi uzun sürecek, gelişme yavaş olacaktır. Terapist sabırlı olmalı, karamsarlığa kapılmamalıdır. Narsisistik eğilimlerini aşmış, hastaya içten ve özgül duygusal yanıt verebilen, “ya şöyledir ya da böyledir” demeden çoğul işlevsellik ilkesine sadık kalan psikoterapist ağır kişilik bozukluğu tedavisinde başarı elde edebilir.

Yaş ilerledikçe ağır kişilik bozukluğu belirtileri hafifler, yeni belirtiler ortaya çıkabilir. Narsisistik hastalar orta yaşla birlikte yatışmaya başlar, kendine zarar verme, risk alma ve madde kötüye kullanımı yaşla birlikte azalır. Antisosyal ve paranoid kişilerde de aynı durum söz konusudur. Psikiyatrik araştırmalar borderline kişilik bozukluğunda 15 yıl sonra hastaların %50-75’ inin tamamen düzeldiğini göstermektedir.

Antisosyal kişilik bozukluğu tedavisi en zor, prognozu en kötü olandır. Hhipomanik kişilikler, yaygın benlik zayıflığı olan narsisistik kişiliklerin tedavileri de kolay değildir.

Son söz olarak kişilik bozukluklarının birbirlerinden çok keskin sınırlar ile ayrılmış olmadığını, her kişilik bozukluğunun kısmen diğerlerini içinde barındırdığını ve tedavide ana unsurun psikoterapi olduğunu bilmeliyiz.

Psikoterapist, Psikiyatrist Emine Filiz Uluhan.

Psikiyatri Antalya, Antalya Psikoterapi Merkezi, Lara/ Muratpaşa.

Paylaş Facebook Twitter E-Mail Whatsapp