Sadizm ve Sadistik Kişilik

Sadizm deyince genelde ilk akla gelen sadistik sapkınlıklardır ve Freud sadistik eğilimleri güdüsel olarak değerlendirmiştir. Günümüzde ise her tür dayatma ya da saldırgan davranış, güdüsel sadistik eğilimlerin biçim değiştirmiş ya da yüceltilmiş bir formu olarak daha geniş bir perspektifte ele alınmaktadır.

Kişinin, diğerlerine karşı incitici yaklaşımı tek başına sadistik bir eğilim olarak değerlendirilemez. Başkalarına yönelik düşmanca yaklaşım tepkisel olabildiği gibi, zarar görmüş olmaktan ya da korkmuş olmaktan da kaynaklanabilir. Burada eylemin kötü niyetle gerçekleştirilmiş olup olmadığı ya da zarar verme olgusundan bilinçli ya da bilinçdışı bir doyum sağlanıp sağlanmadığı önem kazanmaktadır.

Sadistik özellikler taşıyan biri günlük hayatta kusursuz bir köleye sahip olma eğilimindedir. Kölenin kendine ait istek, duygu ve hiçbir insiyatif alma durumunun olmaması yanında efendisi üzerinde de hiçbir hak ve talepte bulunmamalıdır. Efendi, kurbanını eğiterek belli bir şekle sokma isteğindedir. Bu tarz bir ilişki özellikle eşcinsel iki erkek arasında yaygındır.

Sadistik kişi, partnerinin ihtiyaçlarını asgari düzeyde karşılar ve kendisinden başka kimsenin onun verdiklerini veremeyeceği temasını işler. Partner yeteri kadar bağımlı hale geldiğinde onu bırakmakla tehdit edebilir. Ayrıca birçok aşağılama yollarını da kullanabilir. Doğal olarak seçtiği partner uyumlu bir kişidir, terk edilmekten korkuyor olabilir ya da derinlerde bastırılmış kendi sadistik dürtülerinin çaresizliğindedir.

Sadistik arzular bazen başkalarının duygularıyla oynamak tarzında kendini gösterebilir. Çekme ve itme, cezbetme ve hayal kırıklığına uğratma, göklere çıkarıp yerin dibine sokma, neşelendirme ve kederlendirme sıklıkla kadın-erkek ilişkilerinde gözlenen bu tarz sadistik yaklaşımlardır.

Sadistik kişiler ayrıca partnerini sömürme eğilimindedirler. Sömürü sadistik zevkin yanısıra bazen sadistik girişim haricinde sırf çıkar uğruna da olabilmektedir. Elde edilen kazanç çoğu kez hayalidir, sömürünün de kendisi bir tutkudur ve kişi üstün olmanın verdiği coşkuyu yaşar.

Sadistik kişi hep memnuniyetsizdir. Hoşnutsuzluğu için her zaman bir gerekçesi vardır ve hak ettiğini alamadığı inancındadır. Bu yüzden sürekli talepkardır. Aldıklarından dolayı şükran duygusu duymaz. Alma arzusunun altında büyük ölçüde karşıdakine zarar verme ve haddini bildirme yatmaktadır. Bu beklentiler maddiyat, cinsellik, kariyer amacı, ilgi, bağlılık, sınırsız bir hoşgörü talebi gibi çok farklı şeyler olabilir.

Sadizmin alıcı özelliğini vurgularken onu bir pintilik ya da cimrilik gibi algılamamak gerekir. Sadist kişi cömert bile olabilir. Burada başkalarına engel olma, onların keyfini kaçırma, beklentilerini boşa çıkarma dürtüsü söz konusudur. Partneri herhangi bir şeyden mutlu olup, neşelenip, haz aldığında karşı konulamaz biçimde onu bozma arzusu duyar.

Sadistik kişiler diğerlerini aşağılama ve kötüleme eğilimindedirler. Başkalarındaki zayıflık ve kusurları çok iyi görürler ve onları ustalıkla ifşa ederler. Karşısındakinin hassas ve kırılgan noktalarını sezgisel olarak iyi bilirler. Bu güçlerini acımasızca eleştirel ve aşağılayıcı tarzda kullanırlar. Bu davranışlarını da dürüstlük ya da yardımcı olma isteği gibi açıklarlar.

Sadistik dürtüleri engellenen birey, işler tam tersine dönerse yani sömürülenin, tahakküm edilenin kendisi olduğuna inanır, küçük düştüğünü hissederse cinnet nöbeti geçirebilir. Ülkemizde son yıllarda sayısı artan kadın cinayetlerinin sebeplerinden biri de budur.

Sadistik kişi hayattan ve hayat içindeki olumlu her şeyden nefret eder durumdadır. Kendi hayatına ilişkin yoğun bir boşluk duygusu içindedir. Bu boşluk duygusu da yakıcı-yıkıcı bir haset doğurur. Kendisi mutlu olamadığı için kimsenin de mutlu olma hakkı yoktur. Kendi acısını başkalarına aktardığında, diğerleri de kendisi gibi yenik ve ezik olacak, acı çeken yalnız kendisi olmayacağı için rahatlayacaktır. Haset duygusunu, “kedi ulaşamadığı ciğere mundar der” hesabı, elde edemediğini kötüleyerek yatıştırır. Sürekli kusur bulur ve her şeyi değersizleştirir. Çok güzel döşenmiş bir odadaki aynanın hafif eğriliği ya da şık bir kadının giyiminde gözden kaçacak küçük bir kusur onun dikkatini çekecektir. Bu durumu çoğu kez fazla hassas olmasına bağlar. Aslında güzelliklerden ziyade kusurlara, çirkinliklere odaklandığındandır. Hasetini başka alanlara yönlendirerek yatıştırsa bile her şeyi değersizleştiren tavrı kalıcı bir hüsran ve hoşnutsuzluk duygusuna yol açacaktır. Kronik mutsuzluğunun kaynağının kendi içinde olduğunu düşünmediği için, her talepte bulunma hakkını kendinde görür, yerine getirilen taleplerinden de asla tatmin olmaz.

Sadistik kişi en temel ahlaki değerleri çiğnerken, aslında içinde yüksek ve katı bir ahlaki standart geliştirmiştir. Fakat bu standartlarına ulaşamadığından bilinçli olarak ya da bilinçdışı kötü olmaya karar vermiştir. Bu durumda gerçek benliğiyle idealleştirdiği standartlar arasında aşılamayacak derecede bir uçurum doğar. Artık bağışlanamayacak bir durumdadır. Bu düşünce de umutsuzluğunu derinleştirerek, kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış olmanın getirdiği umursamazlıkla olabildiği kadar kötü ve acımasız olabilecektir.

Sadistik kişi intikam hisleriyle doludur. Bu kendine duyduğu şiddetli küçümsemenin dışarıya vurumudur. Tüm keder, acı ve mutsuzluğunun sebebini kendinde göremediğinden, sorumluluğu başkalarına atmalıdır. Onun hayatını mahvedenler bedelini ödemelidir. Bu yaklaşım kişinin içindeki tüm merhamet ve yakınlık duygularını yok edecektir. Diğerlerini aşağılarken, kendine duyduğu küçümseme azalacak aynı zamanda üstünlük duygusu kazanacaktır. Birilerini mağlup etmek, kendi yenilgisini örtmenin en kolay yoludur.

Sadizmde kızgınlık ve zafer duygusu dışında hemen hemen tüm duygular baskılanmıştır. Kişi sadistik hareketleriyle kendine bir uyarı kaynağı yaratmakta, canlı hissetmektedir. Sadistik yaşam biçimini bırakmak, onun yegâne enerji kaynağını kaybetmesine yol açacaktır. Kişinin tüm duygusal kazançları başkaları üzerindedir. Sürekli saldırı ve baskın olma pozisyonunda olmadığı takdirde haksızlığa uğrayacağı, ezileceği korkusundadır. Hiçbir şekilde kendini kullandırmamalıdır. Kendini kullandırtmama bireye kibirli bir güvenlik duygusu verir. Hiçbir şey onu yıkamaz, o hiçbir zaman incinmez, kaza ya da hastalık geçirmez. Sahte güvenlik duygusu yıkıldığı anda panik nöbeti geçirebilir.

Özetle günümüzde sadizm ve sadistik kişiler bir cinsel sapkınlık olarak değerlendirilmemektedir. Sadistik kişinin, saldırganca eğilimlerinin altında, kırılmış yaşamını onarmaya çalışan, acı çeken, çaresiz bir insan vardır. Bunu düzeltmenin yegâne yolu da psikoterapidir.