Beyin ve Ruhsal Bileşenleri

İnsanı diğer canlılardan ayıran en temel özellik, beyinin çalışma yapısı ve özellikleridir. Entellektüel yetenekleri insana kazandıran ana organ beyindir.

Vücuttan ve dış dünyadan toplanan tüm bilgiler, sinir sistemi aracılığıyla beyine iletilmekte ve beyinde değerlendirilip yorumlanarak, verilecek cevap oluşturulmaktadır. Tüm bu değerlendirme alt, orta ve üst beyin denilen farklı kısımlarda olur. Alt ve orta beyinde irade dışı, canlılığın idamesine yönelik, refleks mekanizmalar ayarlanır. (Vücut ısısı, kalp atışlarının ayarlanması, solunumun düzenlenmesi, açlık, susuzluk mekanizmaları gibi.)Alt ve orta beyin fonksiyonlarını kısmen hipnoz ve meditasyon gibi tekniklerle dolaylı olarak etkileyebilsek de bunları kontrol altına alıp değiştirmek mümkün değildir.
Bilinçliliği sağlayan hareket ve kontrol yetisini veren bilgi, beceri ve hafıza yeteneklerini sağlayan, yani insanı hayvanlardan ayıran tüm özellikler üst beyin (kortex) dediğimiz beynimizi saran ve çok küçük bir hacmini kapsayan yüzeydeki zar bölgesinde gerçekleşir.

Zihinsel yapıyı belirleyen ruhsal bileşenler (bilinç hali, duygulanım, davranış, dürtü, zeka, içgörü, irade, dikkat, konsantrasyon gibi) üst beyin bölgesinde gerçekleştirilir. Bu noktada beyin fonksiyonları somuttan, soyuta kayar. Psikiyatri ve psikolojik bilimleri de bu kısım ilgilendirmektedir.
Ruhsal yönden sağlıklılık, algı, kavrama, zeka, dikkat, irade, davranış, duygulanım, düşünce kavramlarının tümünden yoğurulmuş bilinç halinin anlaşılması ve düzgün çalışmasına bağlıdır.

Beynin Ruhsal Bileşenleri

1.Algılama: Algılama, görme, işitme, tad, koku ve dokunmadan kaynaklanan beş duyunun birleşimine dayanır ve temel bileşendir.

Algılama doğru ve düzenli olmadığı taktirde gelen bilgiler yeterince değerlendirilemez. Algı organları aracılığıyla beyine aktarılan bilgilerin beyin tarafından orijinaline uygun, somut haliyle algılanmasına normal algılama denir.

2.Düşünce: İnsanı hayvanlardan ayıran en önemli özellik düşünebilen bir varlık olmasıdır. Düşünme beyinin en üst entellektüel fonksiyonudur. Algılama normal olursa sağlıklı bir düşünme yapısı ortaya çıkar. Düşüncelerin normal olabilmesi için ön şart algılamanın normal olmasıdır. Düşünce fonksiyonu normal çalışırsa yorumlamalar da sağlıklı olmaktadır.

Düşüncenin yavaşladığı depresyon, düşüncenin hızlandığı mani ve düşüncelerin nicelik ve niteliklerinin bozulduğu psikotik rahatsızlıklarda düşünce yapısı bozulur.

Sağlıklı bir düşünce yapısı mantıkla birlikte yürümektedir.

3.İrade: İrade bir şeyi yapmak veya yapmamaya karar verebilme, aynı zamanda birçok alternatif arasından birini tercih edebilme yetisidir. İrade yeteneği bebeklikten itibaren gelişerek ergenlikte şekillenir ve bireyin kimlik oluşumunun temel aracıdır. Kişi iradesi sayesinde bir karara varıp, o kararı uygulayabilir. İrade sayesinde kişi, kendi kaderini çizebilen, bağımsız bir bireydir. İrade bireyin ego gücünün onaylamadığı, içsel dürtülere karşı koyabilme yetisidir.

4.Dikkat ve Konsantrasyon: Sağlıklı algı, kavrama, düşünme ve irade gösterebilmek için dikkat ve konsantrasyon gerekir. Birçok ruhsal bozukluk (mani, depresyon, psikoz gibi) ilaç, madde ve alkol alımı veya Alzheimer gibi nörolojik hastalıklarda da dikkat ve konsantrasyonda geçici veya kalıcı bozukluklar meydana gelebilmektedir.

5.Duygulanım: Yaşanan her olaya eşlik eden bir duygudurum sözkonusudur. Mutluluk, hüzün, öfke, kızgınlık, keder, acı, zevk, kaygı, endişe, nefret, huzursuzluk, sıkıntı, doygunluk, umut, ümitsizlik, hayal kırıklığı, neşe gibi tanımlanan bir çok duygulanım şekli vardır. Ruhsal açıdan sağlıklı bir birey uygun olaylara uygun duygulanım verebilir. Her duygunun duygusal spektrumu çok geniş bir yelpazeye dağılmıştır.

6. Davranış: Dıştan gözlemlenen her türlü hal ve hareketimiz davranış olarak nitelendirilir. Sağlıklı bir ruhsal yapı sürece uygun davranış göstermelidir. Düşünce ve duygulanımın içeriğiyle uyumsuz davranışlar psikopatoloji göstergesidir.

7.Dürtü: Dürtüler yaşamsal varlığımızı idame ettirmeye yönelik ana bileşenlerdir. Temelde iki ana dürtü vardır. Birincisi yemek, içmek, çalışmak, cinsellik gibi yaşamsal faaliyetlere yönelik dürtüler, ikincisi ise saldırganlık dürtüleridir. Birincil dürtülerimizin sınırlandığı, engellendiği, hedefe ulaşamadığı durumlarda saldırganlık dürtüleri aktive olur. Dürtünün amacı hedef nesneye ulaşmaktır. Dürtü hedef nesneye ulaşmak için kişiye, arzuyla dolu bir enerji yükler, kişi hedefe yaklaştıkça süreçten haz alır, hedef nesneye ulaşıldığında haz doruk noktasına ulaşır. Sonunda tüm yük deşarj olur. Sağlıklı bir birey, sosyal varlık olarak dürtülerini kontrol edebilmeli ve uygun yer ve zamanlarda deşarj edebilmelidir.

Hedefe ulaşılamadığı noktada tüm gerilim enerjisi kişide birikir ve bir ruhsal patolojiye zemin hazırlar.
Cinsel işlev bozuklukları, patolojik kumar alışkanlığı, kleptomani, alkol- madde bağımlılığı ve borderline kişilik bozukluklarında temel faktör dürtü kontrol bozukluğudur.

8.Zeka: Olaylar arasındaki bağlantıları kurma süresi zekayla ilgilidir. Matematiksel zeka kadar karşıdaki insanın duygulanımını anlayabilme yeteneği olan duygusal zeka ve sosyal ilişkilerimizi düzenleyen sosyal zeka da önemlidir.

9.Konuşma: Düşünme ve konuşma insanı insan yapan temel özelliktir. Konuşma, düşünülen şeyin ve algılanan yapının sese dönüştürülmesi olup genetik evrimin insanoğlu üzerindeki son noktasıdır.
Mantıksız, duygulanımla uyuşmayan, davranışla çelişkili konuşma hastalıklı bir ruh halinin işaretidir. Anlamsız konuşma, absürd konuşma, yandan konuşma, kelime salatası, simgesel konuşma, kafiyeli konuşma, dil uydurma gibi birçok konuşma bozukluğu tanımlanmış olup, patolojiye göre farklı farklı veya birkaçı birlikte görülebilir.

10.Bilinç: Bilinç önbeyin kabuğunun görev aldığı farkındalığı, farketme halidir. Beyine gelen milyarlarca bilgi kortekste işlenerek bunlara bir anlam bütünlüğü kazandırılmaktadır.

11.Hafıza: Dış dünyadan alınan tüm bilginin saklanıp depolanması ve ihtiyaç anında çağırılıp uygun bir şekilde kullanılması beyinin hafıza özelliğinden kaynaklanır. Sağ beyin görsel, romantik, duygusal, sanatsal olaylarla ilgili hafıza kayıtları tutarken, sol beyin matematik, mantık, rakam, dile bağlı somut simgesel kayıtları hafızaya alır.

12.İçgörü: Kişinin kendisini etkileyen güçleri ve etkilerini farketmesi, normalle, anormali, doğruyla yanlışı ayırması gibi kendisiyle ilgili bilgilere ulaşıp özümseyebilmesi içgörü olarak tarif edilir.
Kişinin ruhsal yapısına yerleşerek onu rahatsız eden, sıkıntıya sokan ve bunaltı yaratan oluşumları tanıyıp, farketmesi içgörü sayesinde olmaktadır.

İçgörü bireyin ruhuna işleyerek ruhsal yapıyı altüst eden hastalıklı, bozuk öğeleri farkedebilme yetisidir.
Psikoterapinin ana hedefi; kişiye içgörü kazandırarak sağlıksız ve hastalıklı işleyen düşünce yapılarını kırmak ve yok etmektir.

Bu yazı Antalya psikiyatri ve psikoterapi merkezinin psikiyatristleri tarafından ruhsal bozukluklara zemin hazırlayan ruhsal yapı bileşenleri hakkında bilgilendirme amacıyla kaleme alınmıştır.

Psikiyatri Antalya, Antalya Psikoterapi Merkezi, Muratpaşa Antalya, Psikiyatrist Emine Filiz Uluhan.