Ergen Terapisi

Ergenlik dönemi insan yaşamının genellikle 10-20 yaş arasını kapsayan, kendine has özellikleri bulunan en çalkantılı dönemidir.

Ergen terapisiyle uğraşan klinisyenler, tanı ve tedavide bu dönemin çarpıcı gelişimsel değişim özelliklerini dikkate almalıdır. Ergenlik her çocukta farklı bir seyir izleyebilir. Bir davranış kalıbı, bazı ergenler için normal sayılabilirken, bazı ergenler için psikopatolojik değerlendirilebilir. Bu ince çizgi, tedavide psikoterapistin başarısını gösterir.

Çocukların puberteye giriş yaşları cinsiyetlerine, beslenme durumlarına, yaşanılan yerin coğrafi özelliklerine ve genetik faktörlere bağlı olarak değişiklikler gösterir. Sıcak iklim ve hormon takviyeli gıdalarla beslenme puberteye giriş yaşını gittikçe küçültmektedir.

Puberteye giriş yapı, özellikle erken olgunlaşma sıkıntı yaratabilmektedir. Özellikle kızlardaki vücut gelişmesi erkeklerin dikkatini çekmekte, vücutlarındaki gelişmeye henüz hazır olmayan ve bu değişimi olumsuz hisseden kızlar, daha fazla çatışma yaşamakta, ebeveynlerinden uzaklaşmakta ve strese girmektedir. Ergenlikte erken olgunlaşma neticesi kendinden büyük akranlarla yapılan arkadaşlıklar sigara, alkol, uyuşturucu madde kullanımı ve erken cinsel aktivite gibi sorunlar yaratabilmektedir.

Erken olgunlaşan erkekler, kızlara göre psikolojik avantaja sahiptir. Akranları arasında lider pozisyonu alabilmekte ve kızlar için cazibe kaynağı olmaktadırlar. Geç puberte erkek çocuklar için daha sıkıntılıdır. Sakalların geç çıkması, vücudun gelişmekte geç kalması, ergenin pozisyonunu zayıflatmakta, hem kendi hem de karşı cins arasında popülaritesi azalmaktadır.

Bilişsel fonksiyonların gelişim ve değişimiyle ergenler soyutlamayı kavramsallaştırmakta, gelecek planları yapmakta ve davranış ve değerleri sorgulamaktadırlar. Bu bilişsel değişim ergenlerde egosantrizm yaratmakta, tamamen kendilerine ve performanslarına odaklanarak, başkaları tarafından anlaşılmadıkları üzerine kurulu, masalsı bir dünyaya girmektedirler.

Ergenliğin temel görevlerinden biri, kimlik geliştirmektir. Bireyselliğin ayrımına tam varmamış, yetenek ve potansiyeli arasında tutarlılık sağlayamamış ergen bu dönemde ebeveynlerini hasım gibi algılayabilir. Ergenler kimlik oluşumunda kendi akran gruplarını kullanırlar. Yeni okul çevreleri ve geniş akran gruplarıyla ilişkilerindeki hareket tarzında yaşadıkları kararsızlık ve güvensizlik kimlik oluşumunu etkilemektedir.

Kızlarda menstruasyon, erkek çocuklarda erotik rüyalar ve gece boşalmalarıyla kendini iyice ortaya çıkaran cinsellik ergenler için ciddi problemdir. Bu aşamada baskılayıcı olmayan kontrollü bir gözetim ve eğitim, cinselliğin sokak kültürü ve pornografi ile şekillenmesini engelleyebilir.

Ergenler, ilkokul çocukları gibi ailenin yanında olmak yerine, boş zamanlarını akranlarıyla geçirmeyi tercih ederler. Aktivite, duygu ve hislerini ebeveynleriyle paylaşmazlar. Sorulara üstünkörü, kısa cevaplar verirler. Birçok ergen ebeveynlerine yalan söyleyebilir. Anne-babanın bu dönemde ergenin okul ödevleri, odasını derli toplu tutma, dışarıda kalma süresi, internet ve televizyonda geçirilen süre, para harcama ve parasını değerlendirme gibi konulardaki tutum ve dengesi, bu dönemin kalıcı aile çatışmalarına dönmeden geçmesini sağlar.

Lisede başarılı olma, üniversite planları ve sınavlar ile spor, sosyal aktiviteler, eğlence etkinlikleri ve karşı cinsle ilişkiler, ergenin stres düzeyini artırır.

Resmin bütününe değil, sadece istediği ve gördüğü kısmına odaklanma ergenliğin temel özelliklerindendir. Bu çoğu zaman anlamsız ve aşırı risk getirir. (Ebeveynden habersiz, ehliyetsiz otomobil sürme, alkol sınırını bilmeme, uyuşturucu madde kullanma, cinsel ilişkiye girme gibi)

Bu gereksiz risk alma, makul ve normal davranış temelinden ne kadar uzaklaşıldığının fark edilememesinden kaynaklanmaktadır. Burada ebeveynlerin yargılamadan, suçlamadan, gereksiz cezadan kaçınıcı yaklaşımları zaman içinde ergenin risk algısını olgunlaştıracaktır.

Kimlik ve kendini irdeleme sorunları ilk olarak ergenlik döneminde ortaya çıkmaktadır. Çoğu zaman ergenin algıladığı kimlik ile gerçek kimlik arasında büyük çelişkiler bulunabilmektedir. Özbenliğin aşırı kısıtlanması ileride anksiyete bozukluklarına sebep olmaktadır. Patolojik ergenler kimlik oluşumunun getirdiği tehdit edici ve anksiyete yaratıcı değişimlerle başa çıkamayıp, ergenlik öncesi durumlarına dönmeyi tercih edebilirler. Bu aşamada özgüven arttırıcı psikolojik destek çok önemlidir.

Ergen terapilerinde ve ergene psikolojik destekte ani müdahalelerden kaçınılmalıdır. Herhangi bir psikopatoloji şüphesinde önce beklemek, sonra gözlemlemek ve bulguları izlemek en doğru yoldur. Erken ve gereksiz bir tedavi zarar verici olabilir.

Mevcut problemin yaşın gereği mi, yoksa mevcut durumun göstergesi mi ya da asıl patolojinin habercisi mi olduğu psikoterapistin ayırması gereken en önemli konudur.

Ergenlik döneminde gelişim her zaman doğrusal ve ileri yönde bir seyir izlemez. Bazı yanlar yavaş ve dereceli, bazı yanlar uzun bekleme aralarıyla sıçrayıcı tarzda gelişim gösterebilir. Ebeveyn olarak bu durumlara hazırlıklı ve sabırlı olunmalıdır.

Ebeveyn ve terapist tarafından ergenin desteklenmesi aşağıdaki beş maddede yapılmalıdır:

1.Sağlık, hijyen ve güvenlik çerçevesinde ruhsal ve bedensel ihtiyaçlar desteklenmeli

2.Ergene karşı cins ebeveynler, akranlar ve diğer kişilerle, iyi geçinme beceri ve motivasyonları verilmeli

3. Özsaygı, motivasyon, bilinç, savunma, başetme davranışları, duygulanım, kendini gözlemleme gibi ruhsal sağlık fonksiyonlarını kazandırmaya yönelik bilgi ve eğitim verilmeli

4. Okul-aile-ergen işbirliğiyle gelecek için uygun planlama yapılmalı

5. Boş zamanı değerlendirme, dinlenme, eğlence, tatil, deşarj olma yetileri kazandırılmalıdır.

Nasıl yürümeden koşulmazsa psikoterapide ergenin belli yaşlardaki spesifik dönüm noktaları ve yaşlar arası gelişimsel devamlılığı titizlikle incelenmeli ve dikkate alınmalıdır.

Ergen terapisinde kısa dönemli problemlerin durum bozukluğu olma olasılığı yüksek olup, derin psikopatolojilere yönelmek yerine, mevcut semptoma yönelik uygulamalar daha etkili olur.

Geleceğimizin anahtarı olan çocuklarımızın en labil ve çalkantılı olan ergenlik dönemlerini sağlıklı bir ruh haliyle atlatıp kişiliği oturmuş, olgunlaşmış bireyler olarak hayat mücadelesindeki yerlerini almaları, öncelikle ebeveynlerin görev ve sorumluluğu olup kırılma noktaları ve destek alma gerektiğinde psikiyatrist ve terapist olarak uygun psikolojik yaklaşımla her zaman yanınızdayız.

Ergen Terapileri, Ergen Psikolojik Danışma, Antalya Psikiyatri, Muratpaşa/Antalya, 2012.