Çift Ve Aile Problemlerinde Kısa Terapi

Kısa terapiler, klasik terapi modellerinden belirgin şekilde ayrılan özellikle çift, evlilik ve aile terapilerinde, kısmen de bireysel terapilerde kullanılan yeni yaklaşımlardır.

Kısa terapiler temel sorun olarak danışanın şikâyetine odaklanır. Ortadaki problem o noktada çıkmıştır, bunun altında başka şey aramamak gerekir. Kısa terapi yaklaşımında bireyin psişik çatışmaları ve ruhsal gelişim aşamalarının davranış üzerindeki etkileri yerine, davranışın aile, arkadaş, iş, okuldaki karşılıklı etkileşimle şekillendiği savunulmaktadır.

Terapist davranış ve ilişki problemi yaşayan bireyin sorunun çözümünde, davranışı problem kılan faktörün ne olduğuna ve bu davranışı değiştirmek için neye ihtiyaç olduğuna odaklanır.

Kısa terapi yaklaşımını benimseyen Jay Haley, Don Jackson, Gregory Bateson gibi otörler psişik çatışmaları baz almadan, sistemik düşüncenin davranışı açıklamada yeterli olduğunu savunurlar.

Milton Erickson bu temel yaklaşıma hipnoz ve hipnotik telkinleri de ilave ederek danışanın şikâyet ettiği problemin hızla çözümüne gitmiştir.

Aile terapistleri, bir danışan probleminin kişinin psişik çatışmalarından kaynaklanan bireysel bir patolojiden ziyade, ailenin fonksiyonel işleyişindeki bir aksama olduğunu temel alırlar.

Kişinin bireysel ihtiyaçlarını karşılamak için, kendisiyle birlikte, etrafın getirdiklerini kullanmak, kısa terapinin anahtarıdır.

Danışan ile eş veya ailenin gerçekliğinin karşılıklı bir mutabakatla, neden sorusu yerine nasıl ve ne? Soruları temel alınmaktadır.

Burada terapideki hedefimiz semptomun giderilmesi değil, danışanın belirlenen amaç doğrultusunda spontan davranış örüntüsünü sağlamaktır.

Aile terapisinde terapist aktif bir rol alarak aile içinde değişime en açık bireye müdahalede bulunur. Terapistin odağı danışanlar değil, problemin kendisidir. Nihai hedef danışanla terapistin, problem gerçekliğini yapılandırarak problemi değişime uğratmasıdır. Asıl değişim, danışanın dışarıdaki gerçek yaşamındadır.

Çift, evlilik ve aile terapilerinde danışanın probleminin bir başkasının davranışı ile bağlantılı olabildiği temel alınır. Problem altta yatan bir psikopatoloji değil, şikâyet hissedilen olgudur.

Kısa terapinin görevi, danışanların interaktif davranışlarını ve bu davranışa yönelik açıklamalarını değiştirerek, danışanların farklı bir şey yapmalarını sağlayıp çözüme ulaşmaktır.

Problem ne kadar karmaşık ve zor gibi görünse de bireylerden birinin davranışındaki küçük bir değişim çok kişiyi ve sorunun tamamını etkileyebilmektedir. Sistemin bir parçasındaki değişim, sistemin bir bütün olarak değişimini sağlayabilmektedir.

İş kaybı, eş kaybı, evliliğe hazırlık, boşanma, çocuğun doğumu, çocuğun okul problemleri gibi aile yaşam döngüsündeki kavşak noktaları bireylerde genelde şu yanlış davranış ve düşünce örüntülerini gerçekleştirmektedir.

1- Spontan davranış tuzağına düşerek, kendinden veya diğer aile bireylerinden sürekli istediği şekilde spontan olmayı istemek.

Haydi, neşelen, okula gitmeyi istemelisin, öğretmenini sevmelisin, başarılı olmak için ders çalışmalısın, her ne olursa olsun patronunla iyi geçinmelisin gibi önermeler sıkıntı ve problem kaynağı olabilmektedir.

2- Risk kaçınılmaz olduğu halde tamamen risksiz bir yöntem arayarak şüphe ve kararsızlığa düşüp, sorumluluktan kaçmak.

3- Zıtlaşma yoluyla anlaşma sağlamaya çalışmak, eleştiri ve çatışmada ısrar etmek.

4- Kendini yerli yersiz hemen savunmaya çekerek suçlayan kişinin şüphelerini arttırmak, doğrulamak.

Terapi sürecinde "sizi bugün buraya getiren sebep nedir?" sorusu ve şikâyetinin nasıl bir problem olarak gördüğünü danışandan öğrenmek ve nihayetinde danışanın tedaviden beklentisini sormak, kısa terapilerin genel çerçevesidir.