Çocuk ve Ergenlerde Depresyon ve Tedavisi

Çağımızın yaygın psikiyatrik hastalıklarından olan depresyon çocuklarda ve gençlerde de olur mu? Bu soru psikiyatrist olarak sıklıkla karşılaştığımız bir sorudur. Yanıtı ise tek sözcükle evet.

Ergenlikte depresyon ortaya çıkma riski artmakta, depresyonun ilk epizodlarının ise çok daha erken yaşlarda başladığı bilinmektedir. Çocuk ve ergenlerde depresyona ait bildirimler 17. Yüzyıla kadar inse de 40-50 sene öncesine kadar çocuğun olgunlaşmamış üstbenliğinin depresyon gelişimi için bir engel olduğu savunulurdu. Bu nedenle çocukluk depresyonlarına birçok psikiyatrist inanmazdı. Bugün ise çocuk ve ergenlerdeki psikiyatrik bozuklukların önemli bir bölümü depresif bozukluklar içinde değerlendirilmektedir.

Amerika’daki araştırmalarda depresyon sıklığı okul öncesi çocuklarda %1, okul çağındaki çocuklarda %2, buluğ çağında ise %5 olarak görülmektedir. Nörolojiye açıklanmayan baş ağrısı ile başvuran çocuklarda ise %40 olguda depresyona rastlanmıştır.

Ergenlik öncesi dönemde kız ve erkekler arasında depresyon sıklığında bir fark yok iken, ergenlikle beraber kızlarda artış olmakta, 2-3 kat daha fazla görülebilmektedir. Yetişkin depresyonlarında da aynı oran korunmaktadır.

Genetik, biyolojik, hormonal ve psikolojik etkenler depresyon gelişiminde rol oynarlar.

Depresyonu özellikle ergenlerde, çocukluktaki travma ve yoksunluklara tepki olarak normal ve gerekli bir affektif durum, gelişimsel bir basamak ve karakter özelliği olarak tanımlayan psikiyatristler de mevcuttur.

Olumsuz aile ortamı, çatışmalı ve desteklemeyen ailede yetişme, ebeveyn tarafından istismara uğrama durumlarında depresyon sıklığı artar. İçe yöneltme eğilimli (utangaç, kaygılı, bağımlı, kendine güvensiz) çocuklarda depresyon daha fazla görülür. Kronik hastalıklar da depresyon nedeni olabilmekte ya da var olan depresyonu alevlendirebilmektedir.

Yedi yaşın altındaki çocuklarda sözel iletişim sınırlı olduğundan kayıtsızlık, geri çekilme, ağlamaklılık, yemeği reddetme ve uyku bozuklukları görüldüğünde depresyon akla gelmelidir.

Depresyonu olan çocuklarda en az bir ebeveyn de sıklıkla depresedir. Bu durum psikiyatristi tanı koyarken yanıltabilir. Çünkü depresyonu olan ebeveyn her şeyi olumsuz görme eğiliminde olduğundan çocuğun sorunlarını aşırı bildirebilir veya kendisiyle aşırı uğraşı içinde olduğundan çocukla az ilgilenerek çocuktaki bulguları atlayabilir.

Huzursuzluk, huysuzluk, sızlanma, ilgi kaybı, üzgün görünüm, ağlamaya yatkınlık, hareketlerde yavaşlama, monoton ses tonu, umutsuz ve çaresiz davranışlar çocuklardaki depresyon belirtileridir. Ergenlik depresyonunun belirgin özelliği ise irritabilite ve öfkenin varlığıdır. Puberte ile birlikte depresyonlarda intihar riski artar.

Depresyon başlangıcı çocuklarda sinsi olabilir. Apati, sosyal içe çekilme, uykusuzluk, kilo kaybı gözlenir. Bebeklik ve okul öncesi dönemde sözel iletişim gelişmediği için yüz ifadesi, beden duruşu, ses tonu, konuşma temposu, aktivite düzeyi gözlenerek depresyon tanısına gidilebilir.

Okul dönemi çocuklarında çocukla bireysel görüşmek gerekir. Bu yaştaki çocuklar üzüntülerini dile getirebilir, uyku bozuklukları ve intihar düşüncelerinden söz edebilir. Huzursuzluk, ilgi ve istek kaybı gibi bulguları aile daha iyi tarifler. Okulda ise akran ilişkilerinde bozulma, ders başarısızlığı, ilgi ve etkinliklerde azalma, dikkatini toplayamama gibi belirtiler olduğunda depresyon akla gelmelidir. İdrar ve dışkı kaçırma, baş ve karın ağrıları gibi somatik belirtiler de bu yaş grubunun depresyon belirtilerindendir.

Ergenlerdeki depresyon ise yetişkinlerdeki ile benzer bulgulara sahiptir. Ergen depresyonunun ilk kez madde kullanımı ile başvurması mümkündür. Okuldan ve evden kaçma depresyona işaret edebilir.

Depresyonun ortaya çıkışı çoğunlukla sinsi, nadiren akuttur. Epizodlar 7-9 ay sürer, %90’ı bir iki yıl içinde düzelir, diğerlerinde daha uzun sürer veya kronikleşir. Depresyonun yineleme olasılığı iki yıl içinde %40, beş yıl içinde %70’tir.

Depresyonu olan çocuk ve ergenlerde ayırıcı tanı çok önemlidir. Okul öncesi dönemde çocuk ihmali ve kötüye kullanımı, ayrılma anksiyetesi bozukluğu, depresyonla giden uyum bozukluğu ayırt edilmelidir. Ergenlerde ise madde kullanımı, anksiyete bozuklukları, erken başlangıçlı şizofreniye dikkat edilmelidir. Baş ağrısı, karın ağrısı, göğüs ağrısı, idrar ve dışkı kaçırma ile polikliniğe gelen bir çocukta depresyon olasılığı unutulmamalıdır.

Çocuklarda depresyon tedavisinde biyopsikososyal yaklaşım gerekir. Depresyona da astım ya da diyabet gibi kronik bir hastalık gözüyle bakılmalı, akut dönemin tekrarlama riskini azaltmak için iyi ve etkin bir tedavi planlanmalıdır.

Tedavinin ilk basamağı çocuğun ve ailenin bilgilendirilmesidir. Anne baba ebeveyn yetersizliği gibi suçlamalardan arınıp, suçluluk duygularından kurtulup, çocuğun sorununa bilinçli biçimde yaklaştıklarında tedavide en büyük adım atılmış olur. Özellikle oyun çağında aile ile işbirliği çok önemlidir. Aile çocuğun yaşamına girebilmeli, ona özel zaman ayırmalı, kendisine değer verildiğini göstermelidir.

Psikiyatrist ise sıcak, koruyucu, destekleyici, çocuk ve ergene sınır oluşturan tutumu ile yol gösterecektir. Duygularını tanımasını sağlamak ve onları belirtmesi için cesaretlendirmek, olumsuz duyguların üstesinden gelme becerisini kazandırmak psikiyatristin diğer amaçlarındandır. Okul döneminde bu tedavilere ilaçlar da eklenebilir. Ergenlerde ise depresyon tedavisinde psikoterapinin çok önemli yeri vardır. Terapide ebeveyn ile bireysel görüşme genelde önerilmez. Psikiyatrist/psikoterapist aile ile çocuk arasında haber taşıyıcı rolüne girmemelidir.

Sürekli ve nitelikli anne çocuk ilişkisinin sağlam benlik gelişiminde etkili olduğu bilinmeli, bebeklik döneminde yoksunluk yaşanmaması için tüm anne baba adayları eğitilmelidir.

Altı yaş öncesi çocuklarda depresyon tedavisinde temel tedavi oyun terapisidir. Oyun terapisinde çocuğun etkilendiği stres etkeni olayla başa çıkmasına yardımcı olunur. Terapist aynı zamanda çocuk için özdeşim kuracağı rol model olabilmeli, onun bilişsel yönden yanlış algılamalarını düzeltmeye çalışmalı, göremediği değişik seçenekleri sunabilmelidir. Bu yaştaki çocuklara ilaç önerilmez.

Depresyon tedavisinde çocuk ve ergenlere ilaç kullanmak gerektiğinde trisiklik antidepresanlar, monoaminoksidaz inhibitörleri, serotonin geri alım inhibitörleri ve lityum seçenekler arasındadır. Çocuk ve ergenlerde ilaç metabolizmasının erişkinlerden daha hızlı olduğu bilinerek doz ayarlamaları yapılmalıdır.

Depresyonun antidepresanlarla tedavisinde akut tedaviye cevaptan sonra 4-6 ay, hatta 6-9 ay devam edilmesi gerektiği önerilmektedir.

Antalya Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi, Çocuk ve Ergen Psikoterapisi.

Psikiyatrist ve Psikoterapist Emine Filiz Uluhan.

Paylaş Facebook Twitter E-Mail Whatsapp